Cuma, Ekim 27, 2006

Teknik direktörlerden seçkiler

Teknik direktörlük günümüzde bıçak sırtında ve zor zanaat vesselam ; ne topçu kovalanır , ne yönetici istifa eder , en küçük başarısızlıkta , özellikle bizim ülkemizde hemen T.D kellesi gider , futboldan hiç anlamayan adam bile "teknik direktör gitsin abi" diyecek kadar anlar (!) bizim süper lig(!)li ülkemizde futboldan ...
Bu yazımızda da son günlerde ve sezon başından beri en çok eleştirilen 3 takımın teknik direktörleri , bu sene ligin en sükseli ve şu an ki lider takımı Vestel Manisa'nın sürekli gündemde ki teknik direktörünün sözlerini ve yine tarihin tozlu yapraklarından bulduğumuz bazı teknik adam ifadelerini , tavır ve davranışlarını sizlerle paylaşarak dilenmeye devam edeceğiz ! " Tanrım ne olur , futbolu seven sevdiren , güzel futbol için çabalayan ve etik değerlerini yitirmemiş teknik direktörlerin yönettiği takımlar izletme şansı ver bana ... Amin ! "
Zico , Tigana,Gerts, Ersun Yanal , Lucescu,Aykut Kocaman, Abdullah Gegiç ve Arsene Wenger konuşuyor ...
İşte hem çok anlamlı hem çok düşündüren hem de tartışılacak sözler ve teknik adamlar :
Tigana (BJK) , Gençlerbirliği'ni 1-0 yendikleri maçtan sonra diyor ki (Ekim 2006 ) : " Bu hafta kazandığımız için eleştirilerden biraz uzak kaldım. Yani bu hafta sarışın ve mavi gözlüyüm , ama İnönü'de kaybetseydik zenci olurdum ..."

Gerts (GS) Kayseri Erciyes'i 2-1 yendikleri maçtan sonra diyor ki (Ekim 2006) : " Bir antrenörün hayatı bir köpeğin hayatından bile zor geçiyor,Başarılı olursanız kral, başarısızlıkta en kötü kişi olursanız , köpek beslediğim için bunu biliyorum..."

Zico (FB) , Newcastle United'e 1-0 yenildikleri maçtan sonra diyor ki: " Her lider , kaptan, gemisini azgın dalgalardan sonra bıraksaydı,dünyada gemi ve kaptan kalmazdı .Başkan işime karışsa eşyalarımı toplar giderim..."

Ersun Yanal Vestel Manisaspor' un liderliğinden sonra şampiyonluk soruları üzerine diyor ki: " Şampiyonluk bir kere elde edilerek tüketilecek birşeyse, olmasın daha iyi..."


Yakın geçmişten iki başka örnek daha ...

Aykut Kocaman (İstanbulspor 2004 ) : " Rakibimizi elle atılan bir golle yenmek istemedik , üzgünüm "

Lucescu ( GS ) : " Köpekler istedi diye atlar ölmez "

Biraz daha eski geçmişten ...

Abdullah Gegiç ( FB Antrenörü 1975-76 Trabzonspor'un ilk şampiyon olduğu yıl ve 40 puanlı FB'nin önünde 43 puanla şampiyon oluyorlar) sonradan diyor ki : " Tarabzonla deplasmanda oynayacağımız maç büyük ölçüde şampiyonu belirleyecekti.Kente 3 gün önceden gittik ,maç saatine kadar davullar çaldı,silahlar patladı .Bizi hiç uyutmadılar.İtiraf etmeliyim ki kalbimo maçta trabzon için çarpıyordu.Çünkü ilk kez bir Anadolu takımı şampiyon olcaktı. Beynimde ise Feberbahçe'nin galibiyeti vardı. Kaybettiğimiz bu karşılaşma sonrası rakip antrenör A.Suat Özyazıcıyı ilk kutlayan ben oldum."
Yabancı bir teknik adamdan ...
Arsene Wenger ( Arsenal
Menejeri ) : 1999-2000 sezonu ; bir kupa maçında Arsenal, West Bromwich ‘le oynuyor , rakip takımdan bir oyuncu sakatlandığı halde Overmars sakatlığı “ görmemeyi yeğliyor ve pozisyona devam ediyor ve Kanu’yu da olaya dahil edip golü Ona attırıyor ve skoru 2-1 e taşıyor ve maç bu skorla bitiyor. Maç sonrasında menecer Arsene Wenger böyle bir galibiyeti istemediklerini ve futbolun böyle bir oyun olmadığını ilan edip , Federasyon’a başvurup maçın tekrarını talep ediyor. Wenger’in isteği kabul ediliyor ve maç yeniden oynanıyor. Arsenal yine 2-1 kazanıyor ancak bu defa kuralların yerine getirildiği bir maç sonunda.
Derleyen ve yazan : Şeref S.

Perşembe, Ekim 26, 2006

Futbol Topuna İnce Bir Dokunuş

Çok net hatırlayamıyorum ama, sanıyorum Bordo maçı TV den verilmemişti. Aklımda kalan tek şey Murat Ünlü' nün radyodan gelen çığlıkları. Sonrasında banttan verilen görüntüler. Selçuk, Şenol ve Hüseyin' in golleri.

Bu büyük maça dair hatırladığım şey bunlardan ibaret. Bir de burdaki maçta ofsayttan bir gol atmıştık.

Hüseyin' in golü. O kadar yavaş, o kadar ince bir vuruştu ki.. Kalecinin yaşadığı çaresizliği hala hatırlıyorum. Herhalde o günleri daha iyi hatırlayan ağbilerimiz için Hüseyin doyamadan gönderdiğimiz insanlardan biri olmuştur.

İnsanları fiziksel görünüşlerine göre değerlendirmek doğru değildir kabul ama Hüseyin' i görüp de huzur bulmayan biri olacağına inanmak ne kadar güç geliyor. Genç yaşta kansere kurban verdiğimiz bu oyuncu açlığı giderilmemiş bir sevda olarak kalacak herhalde..

Bir de 85 ya da 86 yılında GS ile oynadığımız cumhurbaşkanlığı kupasındaki beraberlik golünü hatırlıyorum.. Hakikaten bu iki gol de çık klas çok ince gollerdi.. Yavaş, nereye gideceği belli, garanti gol vuruşlarıydı. İnceciliği ile tam bir FB oyuncusuydu. Hele o dönemin FB sinde başka türlü bir oyuncu takımda olamazdı zaten.. Defanstaki Abdülkerim bile tüm serseriliğine rağmen inceci ve teknik bir oyuncu idi..

Her ölüm erken midir bilemem ama Hüseyin gerçekten erken öldü.. Bugünün çirkin futbol dünyasında, o ruh güzelliği ile yer bulabilir miydi?? Kim bilir..

Bu akşam şu Bordo maçının golleri bir daha yayınlanmaz mı acep.. Ruhun şad olsun Hüseyin..

Serhat
(Fotoğraftakiler soldan sağa: İsmail Kartal, Şenol Çorlu, Müjdat Yetkiner,Cem Pamiroğlu, Erdoğan Arıca ,HÜSEYİN ÇAKIROĞLU, Abdülkerim Durmaz ve Selçuk Yula)

Cumartesi, Ekim 21, 2006

Türkiyede Futbolun Kurtuluş Reçetesi Üzerine

Bugün bir platformda GS'li bir arkadaşimiz şöyle bir not düşmüştü: Dün akşam TV başına otururken doğrusu Fb'nin yenilmesini bekliyordum , umuyordum, ama maç başaldığında ve seyrettiğimde oynanan futbol bana zevk verdi ve heyecanladım , Fb 'nin kazanmasını ve hakettiğini düşündüm , kaybetmesine üzüldüm ..."
İşte budur ey ahali , işte bizim kaybettiğimiz ya da hiç yakalayamadığımız gerçek budur ; futbolu sevmek , doğru düzgün ve manali mücadeleyi hakkiyla izlemek , onunla futbolseverliğimizin bütünleşmesi... En önemlisi doğru düzgün , temiz ve ne olursa olsun futbol adina yapilan hakkiyla mücadelenin takdir edilisi ve bu güzel sonucun yüreklerdeki fanatizmi yenişi..
Ben bu adini izni olmadiği için veremediğim arkadasimin bu doğal ve içten ifadelerinde bunu buluyorum , hem de içinde bulunduğu platforma ve anlayisa ragmen ki tavrinin altinda yatan gerceklerle ...
Dolayisiyla gorev sahada ki futbolcuya düşüyor iyi oynmali, tutarli oynamali , iyi yonetilmeli, iyi algilammali , bugün FB, Yarin GS, öbürgün BJK , daha ötesi tüm takimlarimiz .... Önemli olan futbolun ruhunu sahaya yansitma mücadelesi ve iyiniyetiniz , biz futbolseverler olarak buna aciz , hanginiz ve kim olursaniz olun ...
Şeref

Fenerbahçe'nin N.C. United maçı üzerine - Bülent Süren Yazdı

Maç öncesi arkadaşımla ekran karşısına geçerken, aklımıza ilk gelen iyi bir futbol, korakor bir mücadele ve mümkünse utanmadan hazımsanacak bir skor idi.

Hep söylerdik aramızda konuşurken, son Denizli maçı öncesine kadar da formül basitti: 3. şampiyonluk + Daum’la devam + sadece 1-2 takviye : Özlenen Avrupa başarısı...Kadro dağılmadı ama kadroyu birarada tutan birşeyler eksildi takımın içerisinden. Daum’la beraber, ısıran, son dakikaya kadar disiplinle saldıran takım gitti, skoru kabullenen, isyan etmeyen bir takım geldi. Hiçbir oyuncunun yüzünde son iki yılda rastlanan “bu maçı alıcaz!” ifadesine rastlanmaz oldu.

Dün akşam ilk umutlanma kadroyu görünce oldu. Yozgatlı ve Önder sanki geçen senenin ruhunu canlandıracak ikili gibi geldi. Maç başladığında ilk dualarımızın muhatabı geleneksel İngiliz takımlarına karşı ilk 20 dakika gol yemeden dayanabilmekti.

Maçın başından son ana kadar hiç eksilmeyen mücadele, açıkçası göğsümü kabarttı. Abartmış olur muyum bilmiyorum ama, yaşadığım birçok “zafer” (!) ’de bile bu kadar iyi oynamamıştı takım. Daha doğrusu mücadele dozu hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Hala Nezihi, Abdülkerim, Müjdat gibi adamlar bize birşeyler ifade ediyorsa, nedeni bu forma için akıttıkları ter, verdikleri mücadeledir. Haftalardan beri çıkış yolu arayan, bir tetikleme isteyen camiaya bir soluk alma, umutlanma fırsatı yarattı dün akşamki eşsiz mücadele. Taraflı tarfsız herkesin ortak düşüncesi, Fenerbahçe’nin çok iyi mücadele ettiği. Benim de naçizane düşüncem, 10 maç böyle Avrupa maçı yapsın, Fener’in bir daha Avrupa korkusu, endişesi kalmaz, zaten de sonuçlar yavaş yavaş alınmaya başlanır otomatikman.

Skor mücadelemizin karşılığı olmasa da, zorlu maçlar öncesi hepimize bir umut ışığı oldu. Umarım, bunca idari hataya rağmen, takımdaki geçen iki yıl ki ruh canlanır ve yaşanan galibiyetler hatırlanmaya başlanır dün akşamla beraber.

Bazı mağlubiyetler, galibiyetlerde de hayırlıdır derler...

Bence dün akşamki tam bu tanıma uyanlardan...
Bülent Süren

Cuma, Ekim 20, 2006

BU TAKIM KİMİN TAKIMI

Kadrolar açıklandıktan Serhat'ın da dediği gibi bir nihayet çıktı ağzımızdan. Önceki yıllarda denenmiş ve başarısı kanıtlanmış 4'lü orta saha uygulamasına geri dönmüştük. Bu nihayete rağmen içimde bir kuşkuda yok değildi. Acaba sezon başından beri Zico'nun çok forvetli oynama inadı ve hayalperestliği nedeni önceki senelerde kimliğine eklediği tüm olumlu özellikleri kaybetmiş olduğu izlenimini veren oyuncular 4-4-1-1'in gereklerini yerine getirebileceklermiydi? Milano'da Milan'a İstanbul'da PSV'ye karşı ortaya konan futbola yaklaşabilecekmiydik?

Takım mücadele gücü olarak eskisi gibi sahadaydı. Önlerinde 4 savunma özelliği gösterebilen oyuncuyla oynama şansını yakalayan defans pozisyon vermiyor, top kaybedildiğinde kaleci hariç 8 kişi ile topun arkasına geçiliyor, alan daraltılıyor ve new casttle kolay top kaybına zorlanıyordu. Ancak buna rağmen kazanılan topların verimli kullanıldığını söylemek güç. Bunda özellikle Apinin hatalı pasları yanında ileri çıkmaktan ürken savunma kanatlarınında etkisi olduğunu belirtmek gerek. Orta sahadan hızlı ve doğru paslarla çıkıldığında ise ceza sahası içinde olmasa bile ceza sahası civarında şut şansı yakalanıyordu. Ama ceza sahası içi etkinliği sıfırdı. Sürekli göbekten verkaçlarla hücum etmeyi deniyor, ama ya son paslardaki beceriksizlik yada kalabalık defans göbeği nedeni ile sonuca gidilemiyordu. Yine de ceza sahası dışından veya çizgisinden atılan 9-10 tane şut olduğunu söylebiliriz. Bunların bir kısmı ya kalabalık defans göbeğine çarparak dışarı çıktı veya dağlara taşlara vurularak harcandı. Başabaş oyuna rağmen sezon başından beri çare bulunamayan 1 yan top ibreyi New Casttle'a çevirdi.

Özetle maçtan önce yaşadığım 2 duygununda haksız olmadığını gördüm. Daha mücadeleci ve oyuna ortak olan, geçen haftalarda gösterdiği zaafların büyük kısmını göstermeyen bir takım buna karşılık geçen senelerdeki hücum zenginliğini ve alternatifli oyunu sergileyemeyen, büyük ölçüde özgüveninin ve kondisyonunu yitirmiş bir takım.

Bu oyunda ısrar edilir, alternatifli personel doğru bir rotasyonla kullanılır ve hücumda göbekten verkaçlarla gitmek dışında alternatifler üretilir, kondüsyon geçen senelerdeki seviyeye çıkarsa bu takım ligde rahatlıkla şampiyonluğa oynar. Uefa'da ise gruptan çıkma şansını sonuna kadar zorlar. Ama sorun bu takımın Zico'nun takımı olup olmadığında ve Zico'nun bu oyun sisteminde ısrar edip etmeyeceğinde. Fikrim bu sistemin ve kadronun Zico'nun tercihi olmadığı ve Zico'nun bulduğu ilk fırsatta -ki bu şansı bulabilmesi için 2-3 maç üst üste kazanarak Fenerbahçe kamuoyu önünde biraz meşruiyet kazanması ile mümkün- çok forvetli, Deivid'li sistemine döneceği yönünde.
Tolga Özel

İki ilginç durum : Tigana ve Dağların zirvesinde açılan bayraklar

Tigana sıkıntılı bir dönem sonuda GB karşısında alınan galibiyet sonrasında ülkede olayların değerlendiriliş biçimini çok ince bir espriyle değerlendiriyor : " Bugün kazandık , şimdi ben sarışın ve mavi gözlüyüm , ama eğer kaybetseydik bugün zenci olacaktım."
Süper ...
Birde iki dağcılık haberi : Geçtiğimiz dönemde Ağrı Dağına çıkan bir grup Ermeni dağcının zirvede Ermenistan bayrağı açmış fotoğrafları yayınlanında , devlet bir karar alıyor ve bundan sonra Ağrı Dağına çıkacak yabancı dağcıların içinde MİT'in de bulunduğu birtakım resmi kuruluşlardan izin alamalarına karar veriyor , yani kısacası dağcılık ve turistik olan bu önemli olayı yapılmaz hale getiriyor ..
Bir başka haberde de , Geçenlerde İstanbul'da düzenlenen Küba - Türk dostluk dernekleri gecesinde , geçtiğimiz yıl bu derneğe üye üç genç kızın Everst'in zirvesinde Küba bayrağıyla verdikleri pozun olduğu fotoğrafın Küba İstanbul büyük elçisine armağan olarak sunulduğu yazıyor ...
Eh hüç tuhaf değil bu zıtlıklar bizim ülkemiz için herhalde . Sanırım Everst bizim topraklarda olsaydı bu kızlar ne o dağa çıkabilir ne de o bayrağı açabilirlerdi ...
Şaka gibi yahuuu ..
Şeref

Öpücük Zico' dan mı geldi

St. James Park' a çıkan takımı görünce eminim birçok FB' liden şöyle bir ünlem cümlesi çıkmıştır: Nihayet!!!

Tabi ki eleştirebiliriz ya da beğenmeyebiliriz, nitekim beğenmeyenlerdenim, ama futbolda bir gidişat var ve dünyada ve Avrupada kaçınılmaz olarak bu gidişat bütün stratejileri, taktikleri belirlemeye başladı. Ya da direk sonuçtan konuşacak olursak, artık 1 forvetli, bazen santrforsuz , bir orta saha oyunu var dünyada.. Ve bu sürecin doğal sonucu olarak takımların oyun şekilleri, oyuncu ve takım kalitesini bir kenara bırakırsak, birbirine epeyce yaklaştı..

Bu durumu ısrarla reddeden Zico, 10 haftadan beri fazla hücum oyuncusu ile iyi hücum yapabilecekmiş gibi takımı oynatmaya devam etti.. Ve hücum oyuncuları lehine bozduğu dengeden hep birşeyler bekledi.. Ancak kimse artık forvete fazla oyuncu koymuyor. Klasik ve doğru bir laf vardır ya.. Fazla hücum oyuncusu iyi hücum demek değildir diye..İşte size örnek.. Ziconun 10 haftalık Fenerbahçesi..

Peki dün akşam ne oldu.. Deivid olması gerektiği gibi kulübedeki yerini aldı.. Alexin arkasına 4 mücadeleci orta saha kondu.. Kezman tek bırakıldı.. Ve iyi hücumun ilk prensibi bence gerçekleştirildi.. En iyi savunma hücum derler..doğru ama eksik..en iyi hücum da savunmadır.. Bunu eklemek gerekir. Çünkü topu rakipten geri alma sürenizin kısalığı ile iyi hücum arasında doğru orantı vardır. Dün topu erken kapma kısmını iyi yapan FB maalesef son pas tercihlerindeki hatalar nedeni ile maçı pozisyonsuz bitirmiş gibi göründü. Ancak pozisyon bulmanın kendi iradelerine bağlı olduğu bir oyunu da sahaya yansıttılar.. Olması gerekene 10 hafta gecikme ile dönüldü..

Takıma dün verildiği görülen hayat öpücüğü Zico menşeili mi yoksa baskıların bir sonucu mu bilemiyorum pek de önem vermiyorum. Ancak Zico' nun dünkü oyundan birşeyler öğrenmiş olmasını umuyorum. FB nin kadro yapısına bakıldığında bu sistemin kadro zenginliği sağlayacağı da ortada..Ziconun takıntısı Deivid ,Alex Kezman, bazen Tuncayı, sürekli ön alanda bırakmayı zorunlu kılarken, dünkü sistemde kısa süre içinde Selçuk ve Kemal' in, Sağ arkada Önder ve Serkan' ın önde Yozgatlı ve Kerim' in solda Tuncay, Boral, bazen Tümer' in, ortanın önünde Alex ve Tümer' in, savunmada ise Edu Luganonun yanısıra Can, Deniz ve Önder' in ve en uçta Kezman ve Semih' in bu seneki maceranın geri kalan bölümünde kendilerine yer bulabileceklerini görebiliriz.. Üstelik laf olsun diye değil gerçekten faydalı bir şekilde..

Bütün puan kayıplarına ve son birkaç maçtaki etkisizliklerine rağmen ligin en iyi takımı olduğunu düşündüğüm GS' de ise çok değişik bir problem var. Karşımızda, İliç' in de söylediği gibi top yere indiğinde Avrupa' nın en iyi takımlarından biri var.. Buna karşın düşük tempoda oyunun kontrolünü ellerinden kaçırmaları Konya, Ankaragücünden sonra PSV karşısında da sorun yarattı.. Hamleli ve yetenekli genç oyunculardan alınan performans tatmin edici ancak aktif dinlenme yapamayan bir takımdan sonuca yönelik performans beklemek de hayalcilik olur.. Galatasaray baş döndürücü tempolu hücumu ile Liverpoolu bile son yarım saatte bitirdi ancak sürekli olması mümkün olmayan ve topa hakim olarak oyun içinde dinlenmeyi gerektiren oyun GS' nin kadrosunu ikinci noktada aşıyor. En kötümser bakış açısı ile bile en azından Arda için bir teşekkürü hakediyor GS..

BJK ise mücadeleci ancak yaratıcı olmayan oyunu ile çok sıkıntı çekecek.. BJK ve FB' nin temel olarak anlattığı birşey var.. Oyuncularınız hem savunmada hem de hücumda yeterli olmak zorundalar.. İkisi bu anlamda bir tezat oluşturuyorlar sanki.. Oyunu iki yönlü oynayabilen orta sahalar gerekiyor her 3 kulübümüze de.. Bu dengeyi bir türlü bulabilmiş değiller..Bu dengeye ise en çok yaklaşan takım dün FB oldu..

Sonuçta bütün sezon başı hatalarına, plansız transferlerine ve kötü hazırlık dönemine karşın FB nin bu kadro yapısı ile bile başarılı olabilecek potansiyeli olduğunu gördük dün akşam.. Mehmet Demirkol ilk şut 68 de geldi diyor ama oyun izlendiğinde son pas hatalarının, ve yanlış pas tercihlerinin etkili oyunun sonuca dönüşmesini engellediği görülecektir.. Bunlar da giderilmesi mümkün olmayan sorunlar olarak gözükmüyor.. Zaten sonuç benim için önemli değil.. Uzun bir süre sonra dünkü oyundan keyif aldım.. Önemli olan bu..

Serhat Aydoğmuş

Avrupada üçte sıfır çektik

Şampiyonlar Ligi 3. maçında GS - PSV : 1- 2
UEFA Grup Maçı N.C.UNited - FB : 1-0
UEFA Grup Maçı Beşiktaş -Tothenam : 0-2
Görüldüğü üzeri bu üç maçıda takımlarımız kaybetti.
GS ilkyarısını iyi oynadığı maçta ikinci yarı çözüldü , defans ve özellikle kaleci Mondragon'un inanılmaz basiretsizliğinden kaynaklanan hatasıyla yediği ilk golden sonra ikinci golü de yiyerek Ş.L'ne havlu attı , bu belki takımların gücü ve devamlılığını göze alınca GS için sürpriz bir sonuç değildi ama maçın 70. dakikasında tirübünlerde başlayan isyan anlamak mümkün değildi . Necati 89'da golü atsa sahaya giren o üç iğrenç tip ve destekçileri ne diyecekti. Bizim futbolu algılayış biçimimizi acil olarak değiştirmemiz lazım yoksa rüzgara karşı işemeye ve sürekli üstümüzü ıslatmaya devam edeceğimiz aşikar ...
FB bu gece gerçekten beni sezon başından beri izlediğim 14 maç sonrasında ilk kez heyecanlanrıdı N.C. UNited karşısında İngiltere'de ... Zico ilk kez takım tertibinde değişikliğe gitti . Mehmet Yozgatlı ve Önderli sağ kanatla oynarken Deivid ve Kerim'i kesti . Takım hırslı mücadeleci ve dikkatli oynadı . Yozgatlı zaman zaman parladığı maçta - gerçi istediği topları alamadı- zaman zaman uyudu sahada . Bu maçta ilk kez dikkatimi Edu ve Lugano olumlu anlamda çekti. Eski oyuncular geçen yılki performanslarına yakın bir oyun sergilediler . Defans genelde bence başarılıydı , Apiaah ve Marco da iyiydiler . Esas sorun çok kez onsekize kadar kolay ve sık gelinen maçta son haraketleri yapmadaki beceriksizlik ve telaştı . Kezman tek forvet olmasına rağmen çok gezinerek , orta saha ve kanatlara gelerek oynadığı için beklenen pozisyonlara giremedi ama bu zaten Kezman'ın futbol anlayışında zor bir görev . Kaleci Rüştü Martins'in inanılmaz bir kafasını çıkarırken yaptığı başarılı kurtarışını yediği golde telafi ettirerek yarın yine FB'lilerin ve muhaliflerinin en büyük günah keçisi olmayı garantiledi . Yememesi gereken bir gol yedi tıpkı Mondragon gibi. Defans ve Orta saha başarılıydı . FB P.L'in bu seneki kötü performanslı ve kötü oynayan takımını korkuya düşürse de, sallasa da yıkamadı ve kendi yıkıldı . Bunda ban göre başta Tuncay olmak üzeri Alex'in etkin olmayan oyunları vardı . Tuncay gerçekten son vuruş , önemli anlardaki soğukkanlılık ve gerekli tekniğe sahip olmasınında dolayı dün akşam takıma olumlu katkı yapamadı . Zico'nun Uğur Boral tercihi de ayrıca beni şüphelere "gark" etti . Son maçlarda hem bizi hem de kendini uygulama anlamında rutine bağladığı için Yozgatlı , Boral gibi oyuncuları sahaya sürmesi , acaba düşüncemizi ve komlo paronayamızı gündeme getirdi. Acaba birileri(!) Zico'nun kulağını mı çekmişti ?
BJK : Maçı seyredemedim , ama özetlerden gördüğüm gollerde BJK savunmasının göbeğinden büyük hatalar olduğu ve ilk golde yine kalecinin hatasını görmek üzüntü vericiydi ...
Kısacası kötü performaslı takımlar beklenen sürprizleri gerçekleştiremedi , her üç takımda yedikleri ilk gollerde kalecilerinin hatalarına kurban gittiler ve en heyecanlı oyunu FB oynadı ama N.C.U ile PSV'de kıyaslanamaz tabi oda ayrı . Emre'nin müzmin ve sık sakatlanışına bu maçta yeniden şahit olmakta başka ilginç bir konuydu .

Şeref Solmazer

Perşembe, Ekim 19, 2006

Bayern nereye kadar gidecek

Bayern’in bu hale geleceğini Dünya Kupasını seyrederken farketmeliydik aslında yeni Alman milli takımınının önemli üç adamı Podolski, Schweinsteiger ve Lahm bu takimin yeni yıldızları.

Yanlarinda bitsede gitse artık gözüyle bakılan Kahn, kimsenin en iyi 11’nin sağbeki olamayan Sagnol, ortada zeki insan Lucio ve çam yarması Van Buyten. Orta Sahada yeni genç yetenek Ottl ve Barcelona’nin sevilmeyen adami Van Bommel , Forvette Peru’dan Pizzaro,ve geldimi atan Mackaay.

Bu ilk 11’in yanısıra defansta Valerian İsmael,ortasahada Mehmet Scholl, Arjantin’den De Michelis, Paraguay’dan Dos Santos, Salihamidziç, garip İngiliz Haargeaves, İran’dan Ali Karimi ve aslında takımın en büyük yıldız Deisler. Forvette Paraguay’dan Santa Cruz’u da untmamak lazım.

Bu kadar uluslarası olmak adamin içine bir miktar baysada iyi top oynuyorlar. İyi top oynamanın yanında 70’lerden bu yana gitgide artan güçlerinin ” Alman futbolunda Bayern mafyası” başarılarında etkisi oluyor. En azından ulusal ligde.

Olmuyor diyen yalan söyler.

Bayern’in yönetimi gerçek bir seçimle işbaşına geliyor , tribündeki taraftarlar oyları ile yönetimi belirliyor,70 ‘li 80’li yılların yildizlari şimdi kulüp yönetiminde yada sportif görevlerde.

Yıllarca yedek kulübesinde alkol ile başı belada olan Gerd Müller’i görmeye alışmıştık hatırlarsanız.

Kulübün vefa gösterisi oldukça ilginç, herkes bir şekilde yine burada yaşamaya devam edebiliyor oysa bu takımda oynarken Almanya’nin en çok para kazanan futbolcuları oluyorlar. Ölene kadar Bayern’den ekmek yiyebiliyorsunuz yani üstelik en pahalı adamsınız.

Katolik Bavyera’nın Futbolu’da Katolik Nikahı gibi anlayacağınız.

Bu takımdaki en tehlikeli iş Teknik Direktörlük , rakip olsaniz hatta Bayern aleyhinde atıp tutsanız bile hiç acımadan sizi takımın başına getirebiliyorlar.

Otto Rehagel - Kaiserslautern, Otmar Hitzfeld - Dortmund, Magath - Stuttgart ilişkileri hep Bayern’in parayı bastırıp bunları takımın başına getirmesiyle bitmişti.

Kafayı sadece Daum ve Top Moeller’e takmadılar.

Bu takımı Şampiyonlar ligi finalinde görürsek kimse şaşırmasın .

Herta maçına yerden ayağa güzel paslarla başladılar , Güzel üçgenler kurdular . 9. Dakikada Mackaay ve 15. Dakikada Sagnol’un golleri ile maçı baştan bitirdiler. 53. Dakikada Pizzaro ile 3-0 yaptilar. Bu arada ne yapacaklarına karar veremedikleri için 2 gol birden yiyiverdiler.
Meğerse devam edip daha çok gol atmak lazımmış diyip Podolski’nin 78. Dakikadaki golü ile maçı 4-2 kazandılar.

3-0’dan sonra düşünmeyip gol aramaya devam etselerdi 6-0 bitecek maçtı bu arada. belirtmeden geçemeyeceğim.
Bayern Münih : Kahn xx- Sagnol xxx, Van Buyten xxx, Lucio xxx, Lahm xxx- Van Bommel xxx (Demichelis 46 xx), Ottl xxxx, Schweinsteiger xxx – Pizarro xx (Scholl 61)xx, Makaay xxxx (Dos Santos 85) xx , Podolski xx


Herta Berlin : Fiedler xx – Friedrich xx, van Burik x, Simunic x, Fathi xx - Boateng x, Chahed x (Lakic 85 ?), Ebert ? (Cairo 57 xx), Dardai x – Pantelic xxx, Giménez x (Okoronkwo 46 x.


Herta Berlin içinde iki laf edeyim çok genç bir takımlar , paralari olmadığı ancak bu kadar futbolcuları var bu kadar basit. takımın yıldızı çok sakatlanan Yıldıray. Panteliç’i gözden kaybetmemek lazım iyi bir forvettir kendisi. Macar Dardai’de önemli adamlarından. ,

Sol Kanatta oynanayan ve bu yaz Fener’e gelen 172 Futbolcudan birisi olan Fathi’yi alıcı gözle izledim tabiki .Bir gol attı. Sert bir solbek olarak gözüme çarpti. Dahada bir şey söylemek için erken ama Löw kendisini boşuna milli etmemiştir diye düşünüyorum.

Sol bek konusunda oldukça hassasım Brian Clough ‘ın Nottingham Forest’in de oynayan Stuart Pearce adamimdir . Şu an Mancherster City ‘nin başındadır.

Lakabı Psyco’dur, aynı isimde bir plak şirketi vardır , kendisini Punk-Rock’a adamıştır The Lıukers ve The Stanglers ile takılır. Frikikten gavura vurur gibi vurmasıyla tanınır.
BYF


Kupaperestliğimizin geldiği nokta

Denizli maçı bittiği anda sadece şampiyonluğu kaybettiğimizi sanıyorduk. Tabi o günün kızgınlığı ile Başkan gitsin diyenler, Daum gitsin diyenler sayıca fazla idi. Ancak bütün bu değerlendirmelerin, yani kızgınlıkla yapılan değerlendirmelerin ne kadar sağlıksız olduğunu zaman gösterdi...

Ben o son maçtan sonra şunu söylemiştim." Belki şampiyon olamadık ama bu ligin en iyi takımı kesinlikle Fbahçedir."

Keşke bu değerlendirmeyi kulübü yönetenler yapabilseydi. İki büyük final oynamış, 6 derbi maçında iki beraberlik ve 4 galibiyet alınmış, yönetimin hataları ve diretmeleri nedeni ile zaman zaman devamlılık kaybedilmiş de olsa, 81 puan alınmış ve kupa finali oynanmış kale çizgisinden çıkarılan bir topla kupa kaybedilmiş, bütün bunlara rağmen bir sistem hocası olan Daum gönderilmiştir. Daumu Fenerbahçe tarihinin kendi zikzakları önümüzdeki yıllarda daha iyi değerlendirecektir. Buna şüphe yok. Ancak camianın içinden bir türlü çıkamadığı "kupaperestlik" kurulan iyi takımların, çok iyi demiyorum, tasfiyesine neden olmaya devam etmektedir. Tıpkı Löw'ün takımı gibi Daum dönemi de en küçük parçasına kadar tasfiye edilmiştir.

Ve tabi ondan sonra yapılanlar... Zico saçmalığı, Tümer transferi, ve diğerleri... Her ne ise olan oldu,sezon benim için Daum gönderildiğinde bitmişti zaten. Bunu en iyi İlker Abi bilir. Yine de tahminlerimizi aşarak 10. haftaya kadar gelebilen Zico başarılıdır bence. Biz 6. hafta demiştik,bilemedik. Yani Fenerbahçe "6. haftada bu hoca gider abi " günlerine parlak bir dönüş yapmıştır. Artık bu ligde yakalanan başarılar yeterli değil diyerek Daum dönemini bir başarısızlık olarak görenlere de söyleyecek birşey bulamıyorum. Bugünün FB sini her zaman geçmişin FB si ile kıyaslayın. Asla başkalarının efsane takımları ile değil. Sorunumuz işte burda başlıyor tam da... İnişleri çıkışları ile ama daha çok çıkışları ile 20 senede Avrupada kendine yer edinen GS yi bir kenara bırakarak, kaliteli hoca, kaliteli yönetim, kaliteli oyuncu felsefesinde devamlılık sağlamadan birşey olmuyor. Çünkü biz hala emekleme dönemindeyiz ve sürekli sistematiği değişen bir tedavi yöntemi uygulandığı sürece birşey olmayacak. 3 senede mart ayında Avrupa maçı oynayan, Manu ve PSV gibi takımları sahasında yenebilen, arada bir fark da yese bir Avrupalı gibi oynamaya çalışan FB bu yolda yetersizliklerini giderme yerine, kupaperestliğin gerektirdiği körlüğün içine düşerek bütün kazanımlarını yitirmiştir...

Zico, Deivid ya da Tümer... Gerçekten maç izlerken kendilerine zerre kadar serzenişte bulunmuyorum. Kendilerinden beklentim zaten bundan fazla değildi ki...

O Denizli maçından sonra rakip tebrik edilip, iyi ve heyecanlı bir sezon olduğu şeklinde değerlendirme yapılıp, herşeye rağmen iyi bir takımımız olduğu üzerinde vurgu yapılabilseydi bugün bu Dinamo Kievi FB çok rahat elerdi. Hadi diyelim bu gruba kaldı UEFA... Eminim lider çıkardı. Tabi bütün bunlar artık spekülasyon olmaktan öteye gidemeyecek ama takımın içine girmiş olduğu yol bence böyle bir yoldu. Ufak sorunlarımızı gidermek yerine kendimize çare bulunmaz dertler yarattık 100.yılda...

Ve Tolga' nın dediği gibi, 100. yılımızda, 100 yılımızın 3 senesini dışarda bırakırsak tam da bizi anlatan bir sezon yaşayacağımızı cümle aleme gösterdik...
Serhat Aydoğmuş

Salı, Ekim 17, 2006

14-15 Ekim Haftasonu Avrupa’dan Futbol

14-15 Ekim Haftasonu Avrupa’dan Futbol

Avrupa'dan bu hafta dikkatimi çekenler :
Bolton ve Anleka
: Anleka nasıl bir futbolcu olduğunu bu yıl iyi başlayan takımı Bolton’da gösteriyor bu hafta FB’nin UEFA’daki rakipleri Emre’li N.C.United’i deplasmanda 2-1 yendikleri maçta yaptığı asistlede gösterdi . Hafta içide döndüğü milli takımda 1 gol atmıştı . Herhalde burada Anelka’yı eleştiriken , oynamadı bizde …demek en anlamsız ifade olacaktır.

Almanya’dan Futbol : Almanya dünya kupasından sonra çıkışını sürdürüyor , son yılların iki öenmli takımı şovuna devam ediyor B.Münih’de dikkatimi en çok çeken isim Pizzaro , sistem kendisi kahraman yaratabiliyor demekki , müthiş oynuyor her maçta gol atıyor , düşünüyorum FB’ye gelse herhalde 5 maç sonra tef çalınır arkasından .
Bremen’de iki genç yıldız var : Brezilyalı Diago (21 yaş) Avrupa’da en çok dikkat çekecek genç 10 numara olmaya doğru emin adımlarla ilerliyor . Geçen yıl tereddütsüz Ş.L maçlarında yer verdikleri genç Hunt (20 yaş) bu yıl golleri sıralamya başladı dikkat.
Shalke'den Halil : Bu hafta takipçiliği ve gücüyle güzel bir gol attı , Fatih Terim'e duyrulur . Malih Fahti'de Herta'da bir defasnstan gelip iki kafa vuruşu yaptı biri gol oldu . Onu kaybettik o "Futbol Vatanım" dediği Almanya adına oynamayı tercih etti , saygı duyuyorum ama yıldızı hergeçen gün yükseliyor.

İspanya : Hakemlere ders vardı bu hafta 10 kırmızı kartla , aynı kartları Almanya'da da gördük , bizimkilerise nizami golleri vermeyip 2metre ofsayrları görmüyorlar hala...
Ronaldo kırmızı kart görürken Real Madrid , Fenerbahçe sendromundaki çizgisini sürdürüyor , Capello acaba Fenere gelebilirmi ?
Küçük Ronaldo ise, dünya kupası sendromundan çıkmaya başladı , birbaşka sendromlu Messi ile UNİCEF reklamlı BARCA'nın bu haftaki golleri onlarden geldi .
Valencia ilk mağlubiyetini FB'nin UEFA'daki rakiplerinden Celta'dan 3-2 ile aldılar ama Valencia'da Villa ve Morientes'e saygım hergeçen gün artarak devam ediyor (Canisares'in yediği golleri Rüştü'nün yediğini hayal ettim sadece !). Atletico da Martin Petkov'da Maxi Rodriques'den sorna sakatlandı . Torres'e 25 milyon avroluk SergioAguero 'nun artık rol alması gerekip eşilik etme zamanı mecburen geldi , erken olacak genç oyuncu için ama bu hafta gol vuruşunu yaparak ( 10 numaralı forması ile üstadı Maradona'yı aratmayacağını gösterdi bir tanrının eli golüydü bu da) bence moral buldu .
En dikkatimi çeken oyuncu ise Bilbao'nun genç kaptanı bir başka Avrupa'nın parlayan 10 numaralı oyuncusu YESTE . Zeka dolu harika bir aşırtma golü var bu hafta attığı 2 golden birinde .

Haftanın gördüğün en güzel golleri ; Werderli Diago, Barça'dan Messi ,Catania'dan Mascara ve Bilbao'dan Yeste'nin . (Messi hariç diğer oyuncular 10 numaralı formalarının hakkını 10 numaralık gollerle verdiler.

Avrupa'da şu var ki bir futbol kültürü ve devamlılığı yaratmış takımlar hem büyüyorlar hem de büyük olanlar yerlerini sürekli sağlamlaştırıyor.

Darısı kültür kelimesinin ayıp gibi algılandığı ülkemizde herşeyin başına .

Şeref Solmazer

Turkcell Super(!) Lig 9. Hafta’dan elekte takılı kalanlar

Kovulma Toto
Zico – Tigana- Gerets : 4 büyükten Trabzon Lazoroni’ye fazla tahamül etme lüksünden çabuk vazgeçip problem çocuk Yattara’da sakatlanınca Ziya Doğan ile suni tenefüsle hayata döndü ve yolunu çabuk çizenlerden oldu. Ama diğer büyükler bu sene Rıdvan Dilmen’inde katıldığımız tespitiyle , hergeçen gün küçülerek alttan gelen diğer takımlarla aralarınıdaki mesafeyi daralttılar ve buna devam ediyorlar . Bu yüzden bu başlıktaki üç takımın üç hocası da haftaya damgalarını vurmaya devam ediyorlar . Bu gidişle de kovulma totosunu oynamaya da devam edecekler . Tabi bana göre bu konuda kovulması belkide ilk beklenen ama en son hak eden Zico olmalı . Sonra Gerets en sonda Tigana … Ama hepsinden önce tüm bu durumun ana sorumlusu olarak bence bu isimlerin esas tartışılmasına sebep olanlar bu üç kulübü yönetenlerdir.

Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak : İlginç bir hafta oldu , üç takım üç Ankaralı ile oynadı . Beşiktaş son saniyelerde berabere kalabileceği maçı(G.B) 1-0 kazanırken , GS , Ankargücü ile 9. haftada 6. beraberliğine imza attı (1-1), Fenerbahçe’de Ankarada , Ankaraspor’u ilk yarıda iyi oynadığı ve 2-0 Öne geçtiği maçta ikinci yarıdaki tanınmaz ve geçtiğimiz haftalardaki başarısız oyun anlayışı ve mücadelesiz kimliğine dönmesi ile 2-2 berabere bitirdi . Tirübünlerde Zico aleyhine olumsuz ifadeler yüksek sesle söylendi .

Vestel Manisa yeni ihraç ürünü olmaya doğru : Büyüklerin birbirlerinie nispet yaptığı ligde Vestel markasının yeni ürünü Manisa futbol takımı hergeçen gün artan liderlik stresini +90 da bulduğu golle her şeye rağmen Antalyasporu 3-2 yenerek liderlik farkını 6 puana çıkarıdı. İkinci Ligdeki Samsunspor’dan Meduna yerine getirilen Brezilya’lı Rafael asist ve gol yaptığı haftada 6. golüne imza atarak parlamaya devam etti. Ersun Yanal gerçek karizmasını bundan sonraki haftalarda göstermek zorunda bundan sonra lig onlar için başlıyor , bana kalırsa devreyi lider bitirecekler asıl mücadeleleri başta kendileriyle ve stresleri ile ikinci yarıda olacaktır. Yönetimi , takımı ve oyuncuları kutlamamamk elde değil ligin tek şanına (süper )yakışanı bence onlar.

Hafta’dan göze batan bazı isimler (Bana göre ) : Denizlispor’dan Oliviera : Özet görüntülerde tüm önemli ataklarda kanına uygun etkili hareketleri ile takımın bütün pozisyonlarında vardı. 33 yaşındaki bu oyuncuya baş altı takımların maçlarda dikkat etmesinde fayda var. Yusuf bir başka virtüöz olarak dikkat çekiyor ; yapacağıda zaten buydu , ancak buranın yıldızı olacağı belli . Kemal’inde bence FB’de yıllarını harcamak yerien Antep’e dönüp kendini mutlu etmesine örnek.
Vestel’den Rafael : 6. golünü attı ve saç şekli kendine uğur getirdi boş maçı yok .
Sakaryaspor’dan Cangele: Atığı nizami golü hakem yedi ama zevkli maçta takımı adına en etkili pozisyonlarda hep var , seneye buralarda olmayabilir . Sakaryaspor’lu kaleci Martinez’de hemşerilerini gölgeleyen performaslara imza atıyor . Sanırım şu anda ligin en iyi üç kaleciside Kolombiya’dan .
Ankarasporlu Wederson : Müthiş tehlikeli bir sol bek : 5 ortasının biri gol üçü yüzdeyüz golpozisyonu oldu yalnız bir topu auta attı .
Beşiktaşlı Gökhan Zan : En çok tartışınla takımın önemli isimlri uyurken ligdeki 3. golünü atarken takımını ayakta tuttu .Milli takım içinde büyük kazanç ve özgüvenli oynuyor , devamlılığı bundan sonraki süreç çin en önemli beklenti olacak.
Genlerbirliğinden Mehmet Çakır: İki yıldır Türk oyuncular içerisinde dikkatimi en çok çeken oyuncuların başında geliyor .Tekniği ve hızıyla gelişmeye müsait bi yapısı var gibi .Büyük takımlardan birine transfer olup forma şansı bulsa herhalde iki maç sonraq ulusal takıma çağrılabilir …
Manisalı Gökhan , Antalyasporlu Ali Bilgin , Vestelli Caner , GS'lı Aydın ... devamı gelsin ..
Hayal Kırıklıklarını saymakla bitmez : Deivid, Delgado, İnemoto,Carussca,Lugano, Edu,Tuncay ve haftanın kahramanı Milli Hakan Şükür portre bu isimlerin yanlış olmadığını gösteriyor .
GS,FB ve BJK'ye Avrupa kupalarındaki maçlarında bol bol şanslar dilemekten başka bir umudumuz yok haftaya gireken bakalım neler olacak.

Şeref Solmazer

Pazartesi, Ekim 16, 2006

H.Şükür ,milli takımı bırakmış...

H.Şükür hakkında ki görüşlerimi bu sayfaları okuyan arkadaşlarımız bilir. Dünya görüşü bir yana, futbolculuğu
hiç bir futbolcu ile tartışılmaz..
Ancak biri önemli biri önemsiz gibi görülebilir iki HŞ haberi sonrası kendisini kınıyorum..
Önemli olan, HŞ milli takımı bırakmış.. Bu olmaz.. Ersun çağırmadığında olurdu.. Derdin ki "madem milli takımın bana
ihtiyacı yok bende artık milli takımı bırakıyorum" dünya böyle yapıyor. ama H.Şükür şark usulünü yaptı. Hocayı bir şekilde
alaşağı ettiler neyse. FT kendisini bazı eleştirilere rağmen çağırdı.. Hakan da bitmediğini gösterdi.. Tamam.. Şimdi nereye kaçıyorsun
Bunun adı zirvedeyken bırakmak değil.. Dünya 3. sü olduğumuzda bırak tamam
Hoca çağırmayınca bırak tamam.. ama dandik Moldova ya 4 gol atınca bırakmak nedir? Olaya toplam kalite olarak bakarım
hep bilirsiniz. HAkan ve Rüştü şu milli takımın öncelikle herşeyi.. Ama Hakan ve Rüştü önderliğinde ki mili takım bizi
Dünya ve Avrupa şampiyonalarına götüremedi. Başarısız olduk bıraktım de tamam.. Ama kötü ma 4 gol atınca
iş daha yarılanmadan önümüzde Norveç - Yunanistan gibi H.Şüküre fazlasıyla ihtiyacımız olan maçlar varken bırakamazsın..

Diğer bir husus ise bana çok acı geldi..
Maçtan önce H.Şükür ü Gs. arkadaşları (belki içlerinde diğerleride vardır haberde Gs diyordu) Hakana moral olması açısından
"sen Şumi'sin" gibisinden birşeyler söylemişler..
Hakan da etkilenmiş.. Ben Hakan olsam.. Siz gidin Şumi'ye H.Şükür gibisin diye moral verinde Alonso yu geçsin derdim.

İlker ERAKINCI

Perşembe, Ekim 12, 2006

Avrupa Şampiyonası elemelerine dair

Dün akşam Ulusal takım 2. seyircisiz maçından da Moldova karşısında 5-0 ( 4 Hakan ,1 Tuncay) la rahat geçti . 3M=9P denklemini kim uydurduysa bu kolay problem kazsız atlatıldı . Bu sonuç başta Fatih Terim ve Hakan Şükür olmak üzeri , TFF'den tutunda , şakşakçı medyayıda bir nebzede olsun rahatlattı. Kağıt üzerindeki kolay rakiplere sahada da takılmamak doğrusu hedef için herşeye rağmen başarı . Özellikle elemelerin diğer guruplarına bakarsak nispeten kolay ve en az sürprizin yaşandığı grup olduğumuzu da söyleyebiliriz.
Bu vesile ile diğer elemelerde ki önemli sürprizler herkesin dikattini çekmiştir sanırım . B grubunda Son Dünya şampiyonunun Lippi gibi bir hocadan sonra TD kariyeri hakkında hiçbir fikrim olamayan Donadoni - iyi futbolcuydu o ayrı , Zico'da , Hagi'de iyi topçulardı - yi getirerek bence yaptığı hata ile nispeten benzer kadro ile bile gruptan çıkma şansları çok zor olacak bundan sonra ki çıkamayabilirler ( 4 maç sonunda 9 Paunlı İskoçya - ki çok iyi başlamışlardı dün akşam Ukrayna'ya yenilerek İtalya'yı umutlandırdılar bana göre- ve Fransa'nın ardından 7 puanla 3. sıradalar . Litvanya ile berabere kalmaları kritikti. B grubunda Fransa ve İtalya'nın durumunu İskoçya'nın bundan sonraki performasnı belirler Fraeo , Litvanya ve büyük bir sürprizle Fransa'yı yendiler, son maçta yenildiler .
A grubunda iyi başlangıç yapan Sırbistan 4 maç sonunda 10 puanla lider . Sansasyonel(!) takım Portekiz 3 maçta 4 puanla 5. sırada . Dün Polanya'ya yenilerek dünya kupası şokunu üzerinden atmadığını gösterdi . Şansları çok zor görünüyor .
D grubunda - Grupların içinde sonucu en belli grup burası . Almanya Dünya kupasındaki çıkışını formunu arttırarak sürdürüyor , Podolski,Ballack,S.stiger takımı taşıyorlar , Çekler'de 4. maçında İrlanda ile deplasmanda 1-1 berabere kalarak soft bir sürprize imza attılar . ( Cekler 4 maçta 10 Puan , Almanya 3 maçta 9 Puan , aralarında kıyamet kopar , Almanya favorim.)
E grubu: İşte İngiltere'nin müthiş (!) performası ile ölünm grubuna dönüşen grup ( İngiltere evinde Mekodonya beraberliğinden sonra dün akşam da Hırvatlara 2-0 kaybedince grupta ilk dört takım - Hırvatistan , İsrail,İngiltere ,Mekadonya 7 puanla sıralanırken Hiddink'li Rusya 5 puanda ) işlerin en kızışarak geçeceği yere dönüşmüş durumda . Mekadonya'nın her elemede devam eden çıkışı sürüyor . Aralarında oynadıkları maçlar işi çözer . Tanrı kreliçeyi koruyacak ( God save the queen) mı bilmiyorm , işleri biraz zor ? Hoca değişikliği yaramadı Biritanyalılara ...
F grubunda- İsveç tüm gruplar içinde 4 maçta 12 puanla en başarılı takım . Ancak sonuçları bunu kolay elde ettiğini gösterir cinsten değil (Letonya D , 0-1 , Liechtenstein içeride 3-1 , İçeride büyük rakip İspanya'yı 2-0 ve dışaarıda İzlanda 2-1 ) . 3 maçta 7 puanlı Danimarka ve 4 maç 7 paunlı Kuzey İrlanda takipçileri . Buranın büyük hayal kırıklı ve hezimet 3 maçta 3 Puanlı İspanya . Kuzey İrlanda ve İsveç'e kaybettiler . Dün akşam hazırlık maçında kötü Arjantin'i bile 2-1 zor yendiler . Bunca yetenekli oyuncu ve tartışılan Aragonnes ile uyuşmazlık var gibi duruyor . Birde Morrientes en formda döneminde iken Angulo'nun ne işi var takımda anlamıyorum . Luis Garcia falan ... İspanya bu gruptan çok zor çıkar bu gidişle .
G grubunda- Hollanda 4 maç sonunda 10 paun ( Bulgaristan ile 1-1 ) ile rahatça gruptan çıkar gibi duruyor ama arkada balkan kapışması olur . Bulgaristan 4 maçta 8 Romanya 3 maçta 7 puanda .
Genel olarak baktığımızda şu sonuca varabiliriz . Özellikle artık Avrupa'da futbol anlayış ve taktik olarak rakiplerin birbirini çok iyi bildiği ve herkesin kabiliyet yetenek ve gücüyle doğru orantılı belli bir düzeyde oynadığı bir oyuna dönüştü . Farklar daraldı , Favori gibi görülen takımların en küçük konsantrasyon veya taktik ve motivasyon hatalarını rakipler affetmiyor . İngiltere , Portekiz , İspanya , İtalya gibi önemli takımların şu ana kadar alınan sonuçlarla Avrupa kupasında gitmeme şanslarının gitmeye göre daha çok olduğunu görüyoruz . Sırbistan , İskoçya,Mekadonya , Polonya gibi takımlar istikrar yaalamya başladılar . Kıbrıs , Malta ,Moldova gibi takımların averaj takımın ötesine çıktıkları ve orta düzey sürprizlere imza attığını görmek Avrupa futbolundaki yakınlaşmayı ve gelişimi göstermek açısından sanırım önemli . Bu Kıta Avrupa'sının UEFA ve Şampiyonlar Ligi gibi Futbolun en üst düzey organizasyonlarını düzenlemesi , futbola kaynak ayırımının en fazla olması , bilimsel uygulamaları ve iletişimi en üst düzey bölge olmasının sebepleriylede bağlanabilir.
Sonuç olarak 3 ve 4 maçlar sonunda kolay rakiplere karşıda olsa 9 puan almış olmak kağıt üzerinde iyi , aradan sonraki dönem Norveç ve Yunanistan gibi esas iki rakibimize karşı oynayacağız esas performans orada görünecek . Sürprizlere hazır olmakta fayda var .

Şeref

Hakan Şükür yorumu

Omer Urundul’den…
HAKAN ŞÜKÜR CEVABINI VERDİ Böyle bir takım oyunu içinde İbrahim Üzülmez son zamanların en başarılı performansını sergiledi. Tuncay sahada basmadık yer bırakmadı. Sabri'nin devamlılığı ve performansı takdire layıktı. Mehmet Aurelio, ön liberodaki çok önemli bir sıkıntımızı giderdiğini belgeledi. Tam bir istikrar tablosu. Hakan Şükür de 12 senedir Türk futboluna yaptığı bütün hizmetlere rağmen kendisine yapılan haksız ve ağır eleştirilere istenilen düzeyde olmadığı dönemde dahi gereken cevabı verdi.

***
Ahmet Koksal’in yorumu…
Milli Takim formasi altinda 2 senedir gol atamayan, her turlu huzursuzlugu cikartan adam, Moldova macinda 4 gol atinca butun hatalarini ve basarisizliklarini unutturdu mu yani? Bu mac Turkiye’yi sampiyon mu yapti, yoksa siradan, alinmasi gereken bir galibiyeti mi aldik?
Bazilari ne kadar alik saniyorlar insanlari.

Çarşamba, Ekim 11, 2006

Aday Kadro Ayıbı

Nurullah Bakır'ın Verkaç'da ki yazısına ek notum
( Yazı orjinali : http://www.verkac.org/?p=1709 )
Yazıya bir arkadaş ( İlker Erakıncı ) mesnetsiz ve fatih terimi eleştirmek için yazılmış bir yazı yorumu yaptı , benim yorumum aşağıda :

Bazı notlar : Fatih Tekke sakattı , boşuna çağrıldı , sakatlığı nüksedip ayrıldı ( Ersen en azından çağrılabilirdi , Ersen'i devamlılığı olmayan bir adam olduğu için beğenenmem bende ama burada son maçlardaki ki uluslararası maçta yaptı formuyla olmalıydı )
Nihat 'ın takımı lige çok kötü başladı , Nihat'ta son derecer kötü başladı sezona , formsuz ve etkisiz , zaten kadrodada düşünülmüyor , Formsuz nihat yerine Gökhan Ünal olabilrdi .
Nuri Şahin , takımında süre alamıyor , formsuz ve etkisiz geçen maçlarda Alman'ya da oynamasın diye son dakikalarda oyuna girdi , bu kadroda da yer alamıyor , çağrılmayıp yerine ismi geçen oyunculardan birine yer verilebilridi .
Şu anki kadroda bana göre : Hakan , İbrahim, Orhan, Nuri , Nihat, Fatih - sakat- Tümer Metin'in formsuzlar ve kadrodaki varlıkları tartışılır .
Ayrıca Terim'in de haftalık performansa göre kadroya çağırdığı oyuncularıda görmekteyiz . Mesela Ankara Kalecisi Hakan , Liverpool performası ile Ümit Karan gibi ...Lüksemburg kadrosunda Trabzon kalecisi Tolga gibi . Yani demekki oluyorsa ozaman Vestel'in 8 haftalık performanıs ve oyuncularından söz edilebilir herhalde . Kayseri 2 Oyuncusunu - zaman zaman gökhan ünal ve Mehmet Topuz- bu takıma gönderbiliyorsa Vestel 1 oyuncuyu ki Caner gibi bir oyuncuda varken U17 'den kadrosunda , Uğur İnceman gibi eski Ümit Milli oyuncular varken , herhalde göndermeliydi bu takıma ... Terim zaman zaman 2. Lig'den bile oyuncular çağırarak , populist birçok eyleme imzada atmıştır bu memlekette ...
Terim güçlüyse Hakan Şükür'ü çağıramama gücünü göstersin bize , bakalım olabiliyormu , Hakan Şükür'ün bu ülkede vaz geçilemezliğinin ardında sportif olmayan başka gerçeklerin olduğunun altını çizen birçok yorum ,söylem varken ... Görelim bakalım sembollerin gerçek yüzlerini ...
Sonuç olarak bir kadro istikrarından söz edilebilir belki ama , bu kadro yapısına yapılan bence havada kalmayan bir eleştiri yazısını MESNETSİZ yapmaz ... Katılıp katılmamak ayrı tabii ...
Şeref


2006-07 Transfer Ücret Beyanları

Bu paralar bakalım uçup mu gidecek kalıcı faydalar mı sağlayacak ?

FENERBAHÇE
Mateja Kezman 19 milyon YTL-4 yıl
Edu Dracena 8.5 milyon YTL- 4 yıl
Diego Lugano 6.9 milyon YTL - 3 yıl
Deivid De Souza 5.7 milyon YTL-3 yıl


BEŞİKTAŞ
Matias Delgado 7.1 milyon YTL -3 yıl
Marcio Nobre 6.3 milyon YTL - 3 yıl
Ricardinho 3.4 milyon YTL - 2 yıl
Vedran Runje - 4.6 milyon YTL -3 yıl
Rogerio da Silva "Bobo" 4.9 milyon YTL - 4 yıl

GALATASARAY
Stjepan Tomas - 8 milyon YTL -3 yıl
Marcelo Carrusca - 4.7 milyon YTL - 5 yıl
Junichi İnamoto - 760 bin YTL -1 yıl
Aly Faryd Mondragon 1.4 milyon YTL -2 yıl

TRABZONSPOR ( bunların gerçeği yansıtmadığı aşikar )
Marcelinho - 684 bin YTL - 3 yıl
Kiki Musampa - 513 bin YTL - 3 yıl


(Baından )

Salı, Ekim 10, 2006

Hakan 'a şükretmek !

Hakan Şükür üzerine her cins kitap dolusu yazı yazılabilir aslında bu ülke gerçeklerine göre . Bu yüzden şu kısa girişle takıldığım noktaya geleceğim . Öncelikli olarak bu adam futbol sahalarının bu ülke tarihinde ki en başarılı oyuncusudur maalesef . Maalesef çünkü bu ülkede bir fenomene dönüştürülmüştür bu yüzden . Maalesef ki sahalarda ki yönü dışında saha dışında aynı başarıları asla yakalayamamamış , maalesef ki herkesin Hakan'ı değil , hep birilerinin Hakan'ı olmuştur .
Torino'ya ilk transferinden , dönüşü , yeniden gidişi, yurt dışı başarısızlıkları ile de sürekli gündemde yer almış , her daim , birçok yönden çok tartışılmış hep gündem yaratmıştır . Maalesef bu yönüylede çok önemlidir , çünkü medyanın bukadar güzel bir malzeme bulmasına imkan yoktur , kolayca yorum yapmak, araştırmadan , öğrenmeden yer işgal etmek için sansasyon yaratacak kurbanlara ihtiyaç vardır . Şükür ki Hakan vardır onlar için .
Hakan yukarıda da değindiğim gibi , bu ülkenin adamı olamamış hatta en çok ait olduğu bütünleştiği camia içinde bile seveni sevmeyeniyle çokça tepki ve sevgiyi toplamış bir adamdır . Yokluğu ile bir dönemin milli takımını ve hocasını bitirmiş , yine bugünlerde varlığı ile yeni bir hocayı daha bitirmek üzeridir . O hep olacak onunla olmayanlar olmayacaktır sanki ...
Kısacası , aşağısı sakal yukarısı bıyık, iki tarafı boyalı(!) değnek ya da varlığıda yokluğu da dert bir ikona dönüşmüştür .
Ancak sonuç olarak tüm bunlar durup dururken de olmamıştır . Daha ilk günlerden kendine enteresan yollar ve ilişkiler belirleyen bu oyuncunun bugün toplumda ciddi ayrılıklar yaşayan kitleler için sorun olan yollardan ve ilişkilerden yana tavırlar aldığı çeşitli kanallarla açıklanmıştır . TV kameraları önünde farklı bir tarz ve söylem ve görüntü çizerken kapalı kapılar ardından hakkında çok ciddi eleştiriler ve ithamlar gelmiştir. Ve bunların hiçbiri nedense olumlu şeyler olmamış ve nedense en yakınlarında ki arkadaşları (!) tarafında da hiç inkar edilmemiştir . Milli takım kamplarında , kendi takımında , Torino'da güya inanç odaklı ibadet odaklı talepleri sayfaları süslemiş , kimilerince desteklenirken , kimilerince eleştirilmiştir. Yine maddi değerlere önem veren yaklaşımı , prim pazarlıkları vb konularda bunlardan bazılarıdır ...
Aynı zamanda Şükür Hakan farklı bir profil yaratarak siyasi bir sporcu yönünüde çaktırmadan topluma empoze etmiştir , bu kendi bilinçli tercihi mi yoksa onun yönlendirilmesimidir bilinmez ama , günümüzde bu yönüyle çok sevimsiz bir profile sahip olduğunu söylemek mümkündür. Müritlik , tarikat , siyasetile ilgili bağlantıların spordaki imajı ve ikonu olmak durumunda kalmış belki de çocuk yaşlardan etki altına alınarak yönlendirilmiş ya da istemesi bu yönü ile onun üzerinden ortaya çıkmış tüm sorunların altında bu gerçeklerinde olacağı , onun tekrar ve ciddiyetle düşünmeye sevketmektedir insanı . Başbakanla görüşmüş AKP'den siyaset yapabileceğini söylemiştir hem de faal ve önemli bir konum sporcusu (!) iken . Tıpkı bir zamanlar aynı kaderi paylaştığı Ümit Davala arkadaşı gibi ...
Bence Hakan Şükür , sahada ki istatistikleri ile bu ülkenin önemli bir futbolcusudur . Ancak diğer bağlantıları ve tavır davranış , söylem ,eylem ve yaşantısı ile , alet olduğunu düşündüğüm spor dışı siyasi bağlantılar ( tarikatlar - siyasi yaklaşımlar vs.) ile spor ruhu ve sporculuğa yakışmayan bir ikondur .
Bugün hala vazgeçilmezmiş gibi gösterime çalışmaları hatta daha da önemlisi herşeye rağmen vazgeçilememesinin ardındada bu bağlantı ve güç odaklarının yattığına inanıyorum . Çünkü çok açık ki buna engel olmaya çalışanların kellesi giderken , herşeye rağmen ona sahiplenenler ödüllendirilmektedir , birilerince bu ülkede ...
Bunun suçlusu da Hakan değil , ona bu şansı yaratanlar, verenler ve Onun temsil ettiği şeylere cesurca karşı duramayanlardır.
Bakalım bu şükran borcu nekadar daha devam edecektir .
Bizce artık gündemden kalkmasının zamanı çoktan geçmiştir.

Şeref

Komik Bir TV Belgeseli ! Hemde FB'nin Gizli Tarihi üzerine !!!

İzleme şansınız olmamış olabilir işte güya belgesel yapan T.Yenidoğanın belgesel metni ekte... ( http://www.haberturk.com/haber.asp?id=2514&cat=170&dt=2006/10/10 )

İlgili programcının bulduğu bazı belgeler ve bazı tespitler var , yorum yapmayayım diyor ama yaptığı işin heyecanına öyle bir kaptırmış kendini öyle bir motive olmuş ki , satır aralarında milli mücadeleyi kendine kalkan seçerek FB ve FB değerlerine aslında spesifik sayılabilecek kimi olumsuz durumlar ( Zeki Rıza’nın durumu , Naci Karacan’ın yazısı mesela ) ile ciddi hakaretler ve ince yorumlar yapıyor . Aslında belge olarak sunduğu sadece bu iki kanıt ve yazı ile FB’nin tüm litaratüründe ve tarihsel geçmişinde yer alan bilgilerin tamamına , özelliklede o dönemlerde yaratılmış kamuoyu vicdanındaki değerlendirmelerine ağır eleştiriler getiriyor .

Aslında kullandığı dili bu şekilde kullanmayıp kendisi de biraz objektif olabilse ( öyle olduğunu sanıyor ama kendince bu çok açık , ama ekranın karşısından hiç öyle görünmediğini bilmem kendisine ileten dostları (!) var mıdır?) belkide el attığı, tuttuğu konu bizi doğru gerçeklere götürecek . Mesela Zeki Rıza ile dün akşam ortaya koydukları bence Zeki Rıza efsanesini benim gözümde yıkmıştır , bu başarılıdır bana göre , ama bu örnekten yola çıkarak FB’nin Atatürk , milli mücadele , o yıllardaki yapılmış maçları ve galibiyetlerini aşağılama ( şov için para için vb eleştirisi ile ki böyle maçlarda pek tabii ki yapılabilir , diğer takımlarda yapmıştır muhakkak) yaklaşımları buralardan genele varma tutumu ve çirkin ifadeler kullanması son derece ciddiyetsiz ve anlamsız gelmiştir bana .

Evet milli mücadelede o anda Anadolu’da savaşanlar belki İstanbul’dan haberleri alırken “ FB bu hafta ne yapmış kaç “ gavur” takımını yenmiş kaç atmış kaç yemiş " demiyorlardı muhakkak , onlar İstanbul’dan gelecek silah, muhhimmat yardımı bekliyorlardı, o ayrı ama , mücadelenin özündeki İstanbul ve İstanbulda ki halkın enerjisi ve morali de tüm kaynaklarda önem arzederek aktarılır , belkide bu anlamda 20 yıllık geçmişleri olan bu kulüplerin bu maçları insanlara bu enerjiyi, morali vermede bir nebze destek sağlamış olabirki , Naci karacan dışındaki başka dönem kaynaklarında bu dile getirilir . İsmet Paşa'nın Lozan'dan çektiği tebrik telgrafıda mı yalandır mesela merak ederim bende ozaman ? Oysaki yorumcu tüm bu maçları bugünkü Tv’lerde para için yapılan aptal kick box maçlarıyla aynı kefeye koyabilme cüretini kendinde bulabilmiştir.

Herneyse tarihi belgeler ışında verilen metin haberde Zeki Rıza gerçeği ortaya çıkmıştır ama buna "İŞTE FB’nin GİZLİ Tarihi !" demek sanki çok menem birşey yapmış gibi böbürlenerek, ekranlarda çirkin bir tavır sergilemeyi anlamak mümkün değildir .

Dediğim gibi eger bunu daha usturuplu ve daha farklı bir anlayışla ( belgesel değil de haber dese mesela , belgesel böyle kolay yapılıyorsa bizde yapalım her hafta birtane ...) dile getirseler ( bu şahıslar değil , gerçek tarihçiler ki bu anlamda bu konuların aydınlatılıp gerçek bir Milli mücadele – futbol bağlantılarının yönü ortaya çıkarılmalıdır belkide , belki alakalı belkide hiç alakasızdır bilemeyiz) ozaman yaptıkları kimi eleştirilere , mesela "sarı lacivert kurtuluş" vb kitaplara ve yorumlara bizde destek verebilirdik .

Yapılan programın baştan sona FB’yi karalamak üzerine yapıldığı açıktır ( Son bölümde de bunla alay edilir gibi , gerçek FB'liler ve Şanlı FB Tarihi ile bir alıp veremediimiz yok gibi saçma ibareler çok anlamsızdı. Yaptığı şey sadece Zeki Rıza gerçeğinin ortaya çıkmasıdır , bunun FB'nin tüm tarihi ile ne alakası olduğunu okuyan değerlendirsin ) . Ancak bu kötü örnek bile doğru bir gerçeği ortaya çıkarmıştır . FB bugünkü geldiği noktayla , özellikle yönetim anlayışıyla , diğerleri tarafından ciddi olarak düşman gibi görülmeye başlamıştır , kendi içine kapanık ve muhatap kabul etmez gibi görünen , eleştiriye açık olmayan , muhaliflerin sesini kesan yönetim anlayışı ile bu saldırılara fırsat tanır bir havaya bürünmüştür, düşmanlarını kendi büyütmüş ve yaratmıştır belki de... Bunu ben tehlikeli görüyorum , bu gerçeği yaratanları bu yaratılan olumsuz tablo üzerindende FB alehtarı tavır sergileyenleri kınıyorum .

Gerçek Tarihçileri ve spor araştırmacılarının bu gerçekleri aydınlatması gerekliliğinin birkez daha altını çizerek . Şunu rica ediyorum bizi şarlatanlarla muhatap etmeyiniz lütfen .
Şeref

Atam Rahat Uyu , Cumhuriyetin ve Laikliğin Bekçisiyiz pankartı


Haber alıntı : Beko Türkiye Basketbol Ligi'nde cumartesi günü İzmir'de oynanan Pınar Karşıyaka-Fenerbahçe Ülker maçında "Atam rahat uyu. Cumhuriyetimizin ve Laik İzmir'in bekçisiyiz" yazılı pankartın emniyet görevlileri tarafından salona alınmadığı iddia edildi.

Yorum : Okadar çok yorum yapılabilir ki bu habere , gerçi emniyet müdürünün pozitif yönde açıklamaları var , ama olsun bu haber gerçekse ki mutlaka bir gerçek payı vardır , bir rahatsızlığın artık ne boyutlara geldiğinin göstergesi olarak da algılanabilir bu yaklaşım . Umut ediyorum ki yanlış bir anlaşılma olsun . Bu arada KSK taraftarlarını bu pankart dolayısı ile KUTLUYORUM . Birde mesaj FB kulübüne de mi verilmek istendi acaba , orası da ayrı , hani birleşme vs olaylarına bir gönderme gibi ...

Ata'nın ruhu titiretiyor heryeri .

Şeref

Cuma, Ekim 06, 2006

Futbol nekadar basit ?

Derwall' in anılarını yazdığı kitabını okudum .. "Futbol basit bir oyun değildir" adı . Derwall GS de çalıştığı döneme ilişkin izlenimlerini de anlatıyor kitapta. Kitabın bir yerinde şöyle diyor: Yöneticiler herşeyin para ile hallolacağını sanıyorlardı... 14 yıl neden şampiyon olunamadığı çok net olarak görülüyordu... Kulübün organizasyonunda eksiklikler vardı.

Derwall ile felsefi dönüşümünü gerçekleştiren Gsaray, o yıllardan beri tarihinin en parlak dönemlerini yaşadı. İkinci sezonunda Türkiye Kupasını, 3. ve 4. sezonunda Türkiye ligi şampiyonluğunu kazanmıştı. Geldiği ilk yıldaki tepkileri göğüsleyip Derwallde ısrar eden yönetim bence GS tarihinin en başarılı yönetimidir. Çünkü iki şampiyonluk, iki Türkiye Kupası finali ve bir de son maçta beraberlik alınarak kaçırılan şampiyonluğa rağmen hoca gönderen kulüpler var bu ülkede...

Şimdi , Daum gibi, herşeyden önce bir futbol teorisyenini, geçmişleri ile orantısız şekilde beklenti içine girerek harcayanlara ve 3 sene boyunca yönetimin bütün yanlışlarına rağmen doğru düzgün bir takım yaratmaya çalışmış olan bu adamı her fırsatta dozunu ayarlayamadan eleştirenlere şunu söylüyorum.

"Susun ! Ve hakettiğiniz rezaleti izlemeye devam edin ! "

Serhat Aydoğmuş
6 Ekim 2006

Çarşamba, Ekim 04, 2006

FB'nin UEFA Kupası grubu

"Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak "
Herhalde FB 'nin durumunu en iyi anlatan sözcükler yukarıdakileri olur , bu ülke takımlarına bakınca, Ş.L'ni önemsemeyip UEFA'ya kalmayı birşey zannedince ...
FB'nin tur şansı var mıdır ? yok mudur ? tabi bütün mesele . Doğrusu ülkelerin takımlarına bakınca geçen yılki FB olsa bu gruptan mutlaka ve kesinlikle çıkar derdim , herşeye rağmen , ama bu yılki FB özellikle izlemiş biri olarak bu rakiplere rağmen - birazdan geleceğiz bu rağmene- kesinlikle bu gruptan çıkıp üst tura kalmasına mucize gerekir demeliyim . Bunun tek sorumlusuda takımın sahaya yansıttığı , teknik taktik,fiziksel mücadele ve oyun anlayışıdır . İzlediğim Zico'nun takımı , şu anki durumları kendi liglerinde pek parlak olmayan rakipleri karşısında bile en azından takımların oynadıkları ülke ligleri göz önünde bulundurulduğunda şanslı görünmüyor. İlginç olan da , bugüne dek hep umutlu olan FB yandaşların bile artık bu takıma güven durmamaları ve turdan ümitvar konuşmamaları . Bu durum FB için dibe vurma anlamı taşımaktadır . Sorumluları bu gerçeği iyi irdeleyip bir çıkış yakalayabileceklermi doğrusu FB yapısını doğru analiz etmişssek eğer şu an mümkün görünmüyor . FB'nin bu yıl Avrupa kupalarını hiç önemsemediği bence her hali ile ortadadır. Başta başkan olmak üzeri yönetim kurulu ve bir grup taraftarı 100. yıl şampiyonluğu ve GS geçmenin yeterliliğine inanmış bir hava yaratmaktadır .
Oysaki gruba bakıldığında , Palermo hariç - Seri A'ya iyi bir başlangıç yaptılar , ki onlarlada iç sahada oynayacak FB - diğer takımların geride kalan haftalarda başarılı oldukları söylenemez . P.L takımı olması ve kadrosundaki kimi populer isimlerle N.C United 'ın zor bir rakip olduğunu kabul edebiliriz, onlarında ön eleme maç sonuçları pek cezbedici değil ve henüz iyi futbol oynamıyorlar .E.Frankfurt ve Celta Vigo ile oynanacak maçlarda çok kritik . Fikstür'ün de FB için kötü olduğunu söylemek mümkün . En formda ekiple kendi sahanda karşılaşırken , fakipleri olabilecek N.C ve Celta ile deplasmanda oynamak dezavantaj kağıt üzerinde de . FB nin kaç önemli puan alacağını - şu anki umutsuzluğumla - çok merak ediyorum . Aradan geçen haftalarda bir sihirli değnek değer mi takıma ? onu da hiç sanmıyorum .
Yanıltabilir misin bizi FB ?
Not: Birde başarısız Avrupa performanslarının bir sonucu kuraya 4. torbadan girersen böyle çıkıyor işte rakipler .
FB'nin rakipleri hakkında kısa notlar :
NEWCASTLE UNITED Newcastle, 1. eleme turunda Estonya'dan Levedia'yı 1 - 0, 2 - 1, 2. eleme turunda ise Letonya'dan Ventspils'i 1 - 0 ve 0 - 0'lık skorlarla eledi. Kadrosunda Emre Belözoğlu , Nijeryalı Martins, Duff ve Babayaro gibi önemli isimlere de sahip. Premiership'te ise 7 maçta 7 puanla 13. sırada.

İDEAL 11 :Harper ,N'Zogbia ,Bramble,Ramage,Butt,Milner,Emre,Carr,
Taylor,Martins,Sibierski

CELTA VIGO UEFA Kupası ikinci eleme turunda Belçika'nın Standard Liege takımını 1 - 0, 3 - 0'lık skorlarla eledi.Celta Vigo, halen 20 takımlı İspanya Ligi'nde 4 puanla 14. sırada yer alıyor.

İDEAL 11 : Esteban ,Lequi,Angel,Placente,Tamas,Nene,
Jorge,Nunez,Oubina,Iriney,Baiano

PALERMO : İkinci eleme turunda İngiliz temsilcisi Westham United'ı 1 - 0 ve 3 - 0'lık sonuçlarla safdışı bıraktı. Palermo, beşinci haftası geride kalan İtalya Ligi Seri A'da 4 galibiyet ve 1 mağlubiyet ve topladığı 12 puanla Roma'nın ardından averajla ikinci sırada yer alıyor.

İDEAL 11 :Fontana,Diana,Cassani,Pisano,Zaccardo,Barzagli,Corini,Bresciano,
Simpilicio,Di Michele ,Caracciolo

E.FRANKFURT :Eintracht Frankfurt, 1979-80 sezonunda UEFA Kupası'nı müzesine götürdü. Bu sezon ise ikinci eleme turunda Danimarka'nın Bröndby takımını 4 - 0 ve 2 - 2'lik sonuçlarla eledi. Alman Ligi'nde 6 hafta sonunda 9. sırada bulunan Eintracht Frankfurt'un kadrosunda İsviçreli Huggel, Yunanlı Amanatidis ve Japon Takahara da yer alıyorlar.
İDEAL 11 : Pröll,Vasoski,Kyrgiakos,Meier,Huggel,Cimen,Spycher,Ochs,Köhler,
Takahara,Amanatidis

MAÇ PROGRAMI 19 Ekim 2006 : Newcastle-Fenerbahçe
23 Kasım 2006 : Fenerbahçe-Palermo
30 Kasım 2006 : Celta Vigo-Fenerbahçe
13 Aralık 2006 : Fenerbahçe-E.Frankfurt

İşlam Çupi'nin Türkiye - FB benzetmesi ve Hep destek tam destek anlayışına farklı bir bakış

İslam Çupi - FB - Cumhuriyet- Türkiye - Asker - Siyaset - Sivil - ve polemik yapılan gerçekler
FB sezon başındaki rezil oyunlar oynayarak ilerlerken UEFA gruplarında en azından ülkeler adına inanılmaz bir guruba düştü . doğrusu bu guruptan 4. çıkarsa bence başarı , 3. çıkarsa şu haliyle muhteşem olur diyorum , gruptan çıkarsa da kelime bulamayacağım ...
Türkiye'de bu yapısı ile bu krizden önemli kurumlarını yıpratmadan çıkarsa başarı , konsensus ve ortak bir tavır ve anlayışla ( sivil toplum- asker ve siyasi iktidar bürokrasi vs) çıkarsa muhteşem olur . Sorunsuz bir biçimde AB- Cumhurbaşkanı seçimi - Ekonomikdurum - Uluslar arası istikrarlı bir duruş ve tavır - Siyasi ve Askeri bütünlük sağlamayı başarırsada buna da kelime bulamam ...
İslam Cupi bir sözünde Türkiye neyse FB odur der ... Aynen öyledir , üstadı saygıyla anamadan geçemeyeceğim .
FB 'liler kendi aralarında çatışıyor , meşhur " hep destek , tam destek" balon sloganını uydurmuş ve bunu sahiplenmiş odaklar , başta yönetim olmak üzeri bunu bugüne kadar çok güzel kullandılar . Taraftar uzun süre hep ve tam destekledi, bence halen bile destekliyor. Hayret ediyorum bu karşılıksız bağlılığa ! Esas önemlisi , tepkisiz muhalif olmayan , kabullenen ve başarısızlılar veya eleştirilecek konulara ( toplara ) girmek yerine " hep tam destekçilik " kolaycılığının ve kaderciliğinin ardına sığınarak rüzgara kapılmış bence hiçbir umut ışığı taşımayan bu yaklaşıma .
Aynı şey Türkiye içinde söylenebilri mi acaba ? Güncel tartışma polemik ya da gerçeklerde de orataya benzer bir "hep destek tam destek" durumu çıkmış olmuyor mu ? Ülke, yönetim , rejim , güvenlik vb önemli tehditler ve kritik süreçlerden - bakış açısına göre - başarısız ve kötü yönetilerek geçiyorsa ( FB kötü oynuyor, ışık vermiyor , Zico kötü hoca , onu seçen yönetim berbat - yada ülke genel anlamda kötü bir kıskaçta - Erdogan kötü politika yapıyor -bu durumu seçerek etkileyenler ikiye ayrılmış ama bir ortak yönleri var iki tarafta "hep destek tam destek" diyor . Biri ülkeyi yöneten zihniyete ve anlayışa , diğeride ona tepki gösteren , hatta bunu yapma biçiminin suç mu yok sa kesin bir haklılık ve gereklilik mi olduğu tartışılan askerlere , cumhurbaşkanına vb - ancak muhalefete değil çünkü onlar zaten büyük balon - .) ve bu duruma karşı tepki gösterilmesi gerekiyorsa bu tepkiye gerçekten göstermesi gerekenler yerine , birileri çıkıp bunu yapıyorsa birileride bu çıkışlara tam taraf olup karşı görüşleri hep destek tam destek bakışıyla destekliyorsa alın zize işte Türkiye ve FB gerçeği ...
Dün akşam konu Gerek NTV gerekse de CNN Türk'de benzer anlamda eş zamanlı tartışılıyordu , önemli konuklar satıraralarında önemli tespitler yapıyorlardı ama kimse karşıgörüşü onaylar destekler değildi yine de bildiğini söylemeye çalışıyordu , tartışılan konuda bir ortak yön bulma çabası ben edinemedim . Birkaç nadir örnek haricinde ...
Oysa ortada net bir gerçek varki bu tür sıkıntıların , buna karşı gösterinen yaklaşımların tek ve net bir doğrusu yok , birçok doğru ve birçok yanlış var . Bu yüzden "hep destek tam destek" anlayışı bitik , kaybetmeye mahkum , teslimiyetçi , asla gelişme ve çözüm üretmeye yönelik bir destek ve anlayış değildir. Bununla ancak kaderinize razı , bu kaderi başkalarına emanet etmiş ve tek çare olarak onları gören bir gerçek ortaya çıkar , onlar ne derse nasıl derse ne yaparsa biz razıyız destekleriz ve başımıza birşey gelirse bunun sonuçlarınada razıyız başımızı önümüze eğer çekeriz ( Örneğin : taraftarız biz çekeriz cefa ... başkan bizi bırakma .... Yine işine ve kolayına geldiği üzeri başbakana ya da askere kayıtsız şartsız destek mesajları , teşekkürleri , onları bu yaşanan durumdan çıkışın ve korumacılığın tek garantisi görme anlayışı vs.)
Dün akşam NTV'de emekli askeri hakimin aklımda kalan yorumlarını mantıklı buldum bu konuda ...
Anayasa değişmelidir ( bu antidemokratik anayasadrı , daha özgürlükçü ve demokratik bir anayasa olmalıdır , askerin görev tanımları belirlenmelidir ( dış tehditlere yönelik ) , ülkede mutlaka etkili ve önemli bir sol muhalefete kesin ve net olarak ihtiyaç vardır ( gündemdeki konuları eleştirileri savunma ve tepkiyi göstermeyi asker vb oluşumlar yerine sivil toplumların , siyasi partilerin vatandaşların göstermesi , var olan duruma sivil muhalefetin gerekliliğinin altının çizilmesi anlamında ) görüşleri mantıklı açıklamalardı .Kısacası yaşadığı sorunları ağlayarak sızlayrak başkalarından medet umarak ilk gördüğü kendine yakın düşünceyede hep destek tam destek mantığıyla sığınan sarılan anlayışın etkili ve doğru bir geleceğe sahip olması bence mümkün değildir . Destek akıllı mantıklı , yerine göre destek yerine göre yergi , protesto,tepki , eleştiri ile ve sivil anlamda örgütlenerek muhalefet ederek olmalıdır .
Sonuç olarak , Armut dibine düşer , Üzüm üzüme baka baka kararır,bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim vs.
Herkese sevgi ve saygılarımla, ha unutmadan bende FB'liyim , İslam Cupi'yi de çok severim . Bu ülkede doğdum , büyüdüm ve yaşıyorum .
Hep destek tam destek !!!

Salı, Ekim 03, 2006

Madrid Derbisi Berabere Bitti 1-1

Madrid Derbisi Berabere Bitti 1-1


Hepimizin bildiği gibi derbi aynı kentin takımları arasında oynanan maçlardır. Yoksa TV yayınlarının satışını arttırmak için kullanılan bir deyim değildir.

Eski zamanların büyük takımı Atletico Madrid ( ki kendisi Madrid yönetimine muhalif Basklı öğrenciler tarafından Atletic Bilbao’nun bir şubesi olarak kişisel tarihine başlamıştır), maça kalede Leo Franco önünde Seitharidis, kel kafalı sol kanat oyuncusu ekolunden Pernia ( Sarıyer’li Feridun örneğin), Pexea, Pablo Ibanez, Orta Saha’da Güvenilir eleman Maniche, Sert Çocuk Luccin, Arjantin’den Maxi Rodriquez ve Martin Petrov. Hücumda ise Valencia’dan alınan Mista ve Tehlikeli adam Fernando Torres ile başladı.

Tüm Zamanların büyük takımı (39 lig şampiyonluğu) Real Madrid ise Kalede Casillas, Önünde Cannavaro, Ramos, Roberto Carlos ve Yani sağbek Mejia, Reyes, Guti, Diarra,Emerson, Forvette Van Nistelroy ve Raul ile başladı.
Hafta arası Milli takıma çağrılmayan Raul Dinamo Kiev maçındaki performansına yakın bir görüntüdeydi.

Maça Atletico hepimiz heyecanlandıran bir halde başladı daha birayı yarılamadan Dünya Kupasının fantastik adamı Maxi Mista’ya golü attırdı dakika 6 0-1 .
Bundan sonra sırayla herkes Guti’ye tekme atıp sarı kart görmeye başladı, Atletico defansa çekildi , 37 Dakikada Guti’ye tekma atma sırasını karıştığı bir anda iyi bir asist ve Raul doğru zamanlaması maçı beraberliğe getirdi. 1-1 . İlk devre böyle bitti bira bitmedi ama ( itiraf ediyorum radyodan Fener- Bursa maçını izliyordum fırsatım olmadı.)


İkinci yarıda beklediğimiz adam Sergio Aguera oyuna girdi 18 yaşında ve 25 Milyon € değerindeki çocuk birkaç hareket göstererek maçı bitirdi. henüz bir şey anlamadık.

Atletico Madrid

Real tarafındaki acemi çocuk Sergio Ramos Kırmızı kart görerek yine beni şaşırtmadı.

Real tarafının geneli için hala bir şey diyemiyorum Capello henüz takıma kendi kişiliğini nüfuz ettirememiş, tahinim Roma gibi bir futbol oynatacağı yönündedir. Bu durumda acilen sağ bek Panucci transfer edilmelidir.

Byf

Zico ! Nereye kadar?


FB yönetimi kesinlikle taraftarla dalga geçiyor. Camia Zico'ya çok daha kötü sonuçlar da alsa tahammül edebilir, destekleyebilirdi. Ancak bir şartla; "İlerisi için umut ışığını görmüş olsaydı."....
Bunca hafta geçti, takımın oyununda bu kıvılcımın zerresi yok. Gün geçtikçe de mirasyedi konumunda Koch'un kondisyon mirası bitirildiği gibi, takımda arkadaşlık ve uyumun yerini kamplaşmaya ittiğini gözlemlemekteyiz.
Bunca yaşanan fiyasko olaydan sonra hala Zico'da ısrar eden yönetimi kınıyorum. Zico'nun gitmesi için illa ki önümüzdeki hafta da mı puan kaybetmemiz gerekecek? UEFA' da çektiğimiz kuralar da bence çok sıkı. Randers ve Bursa karşısında tel tel dökülen takım bu grupta averaj takımı olur.
Fenerbahçe'nin tam manasıyla feraha ermesi için yalnızca Zico'nun gitmesi yeterli değil. Taraftarı bu hale düşürüen yönetim de gitsin. Artık inşaatlar, tesisler bitti. Misyon tamamlandı. Görevi futboldan anlayan kadrolara teslim etmeliler.
3-4 yıllık süreçte gelinen noktanın 5-6 haftada amatör ellerde tamamen eritilmesi, sıfırlanması taraftara acı veriyor. Yazık
Avrupa'da başarı için birinci şart kolay gol yemeyeceksin, yakaladığın fırsatları kaçırmayacaksın. Fenerbahçenin sistemi, kurgusu, kadrosu bunlardan hangisini becerebiliyor. Hiçbiri. O halde Allah, "FB UEFA şampiyonu olur" diyen Ahmet Çakar'a yardım etsin.

Ersin İnce

UEFA Kupası H Gurubu
Newcastle
Celta Vigo
Palermo
FENERBAHÇE
E.Frankfurt

Pazartesi, Ekim 02, 2006

" Off, poff, tüh,vah,"

Dün akşam bir FB maçı seyrettim ki , sezon başından beri tahmin ettğim beklediğim sonu artık dün akşam gördüğüme kesin ve net olarak emin oldum .
Aziz Yıldırım hep yazıp söylediğim ve eleştirdiğim , Denizli'de yakalandığı kangrenden ve tanımsız hastalıktan sonra FB'ye de bulaştırdığı tanımsız hastalığı ile bu takımı öldürüyor . Bu doktor ve tedaviyle ancak tek sonuç görünür o da : Ölüm ! Ben de bunu yazarken üzülüyorum ama malesef gerçek bu . Ve tüm bunların bence en büyük sorumlusu , FB Futbolunu son derece kötü yönettiklerini ( yönetemediklerini ) kanıtlayan yöneticilerdir. Seçtikleri Zico'nun , modern ve çağdaş futboldan nekadar uzak ve bihaber hoca olduğunu dün akşam ki 8.lig ve 4 adet de kupa maçından sonra ne t olarak gördük. Alınan oyuncuların isimleri hayatımda izlediğim en kötü maçlardan biri olan dün akşam ki maçtan sonra sabaha kadar rüyama kabus gibi giren simler ve kareler oldular dün gece . İlk kez futbol rüyası- kabusu görmek bile benim derhal bu işlerden uzaklaşmam için bir tavsiye olarak kabul edilebilir .
Bir takım bukadar mı silik , bukadar mı yavaş , bukadar mı alternatif üretmekten , yaratıcılıktan uzak , bukadar mı kişiksiz oynatılır . Dünya kupasında ki Brezilya ve şimdiki FB , bunlar bir zihniyetin izdüşümlerimi ? Brezilya'lı teknik adam algılama , oyunu okuma ve müdahale etme anlayışlarının günümüz futbolunun çok uzağında kaldığı genelemmesini yapmak istemesemde zihnime düçen tek gerçek maalesef bu . Zico'nun maç anlarında ve sonlarındaki değerlendirmelerinde gösterdiği( ya da doğru ifadeyle hiç birşey gösteremediği) zeka pırıltıları , onunla devam edilecekse geleceğin çok daha karanlık olacakmış gibi düşünceleri karanlıklar içinde ki bir korku filmi sahnesine dönüştürüyor . Daum'lu kadronun en önemli oyuncularından olan Appiah, Marco , Tuncay , Ümit gibi oyuncuların içler acısı haline birde fiyasko 3-4 transfer eklenince alın size dün akşam ki tablo ... Gerçekten çok yazık !
12. maç ardından kişisel görüş olarak : Zico'nun , Aziz Yıldırım'ın Lugano, Edu, Deivid , gibi adamların bu camianın yükünü kaldıramayan kişiler olduğuna inanıyorum .
FB'de muhalefetin olmayışınıda büyük bir zafiyet olarak görüyorum cumhuriyetin içinde . Muhalefetin olmadığı cumhuriyet ne demekse işte öyle birşey .
Taraftarın bile halen ki desteği doğrusu gözyaşartıcı , hala ne ışık görüpte destekliyorlar ben bunu bile anlamış değilim .
Umarım yanılırım umarım Zico'da önümüzde ki haftandan başlayarak , pırıltılı futbol zekası dolu taktik varyasyonlarla rakipleri tarumar eden , basan , koşan , mücadele eden , boş alanlar yaratan , defansta hatalar yapmayan ve ligde rakiplerini boğan , ve ardarda şampiyonluklar kazanılacak bir maşlar ve yıllar serisine başlar . Belki ozaman bu gördüklerimin rüya olduğuna gerçekten inanırım . Gerçi aklım çok başında ya , herneyse ...
Fenerde bunlar olurken , bir başka camia Beşiktaş onadan da beter ki 3 yıllık geleneğin her an tekrarlanmasına en yakın olarak onlar görünüyor , yaldızlı laflarla süslenen Tigana sevgisi desteği ve transferleri yakında küle dönüşecek gibi . GS kötü sonuçlara göre herkese göre halen daha umut veriyor bu GS 'ın yapısından gelen birşey , yoksa önemli bir çıkışa geçecekler mi şüpheli ?
Herkes oturup kalksın Ersun Yanal ve Rafael başta olmak üzeri Manisalı oyunculara dua etsin , ligin namusunu kurtardıkları için .
Fatih Terim'in Manisa'dan hiçbir oyuncuyu ulusal kadroya çağırmaması da çok manidar doğrusu , hem de H.Şükür çağrılmışken !

Şeref Solmazer

Alkolsüz FB

Hata bende, içmeden FB yi seyrettim , İçmiyorsan seyretmeyecen FB yi , Öğrendik...

Ligler başlamadan Lugano adı gündemdeyken sevgili Okan Karadumanla diğer bir platform da yazımıştık karşılıklı. O BRA liginde Lugano'nun nasıl en süper defans oyuncusu seçildiğini aktarırken, ben BRA liginden defans oyuncusu alınmaz , akıllarda kalacak sadece iki adam çıkmıştır bugüne kadar demiştim... Ama bunu derken de Lugano nun da bu kadar toptan uzak
biri olacağını düşünmemiştim. Alanlara seçenlere tebrikler. Sayemizde BRA ligi bir "kazma"dan arındırılmış oldu.

Şimdi profesyonel yazarlar başta olmak üzere kahvehanelere kadar herkes "bunlar rakibi küçümsüyor- para bunları şımartmış - adam gibi oynamıyorlar" cinsinden kelamlarda bulunacaklar. Bence yanılacaklar. Bunlar dediğimiz topçularımız ne yazıkki tüm güçleriyle oynuyorlar , işte ancak bu kadarlar...

Takım oluşturmasındaki yanlışlıkar, takım kondisyon çalışmasının ligin başlangıcına kadar yapılmaması, hocanın seçimi tüm unsurlar gösteriyor ki FB Daum ile çıktığı bir iki basamağı gerisin geriye inmedi, düştü...
Ama düşmez kalkmaz Aziz Yıldırım 100. yıl hatırına hakkettiği sövgüyü yemeyecek belki ama... O da bilecek ki sahada yuhalanan sadece Lugano değildi...

Ama yenilgiden de daha zavallı bir durum yenilginin bahanesi olarak hafta içi yapılan Randers maçını kaçamak yanıtlarla dile getiren ve diğer takımlarında puan kaybettiğini belirten Zico'nun düşünce tarzıydı. Oysa Zico dan 3 saat önce kazandı sandığı maçı son saniyede berabere bitiren Tigana neler demişti : Bunca yıldır hiç bir hocanın diyemediğini, bunca yıldır bir içinde benimde bulunduğum bir kaç kişi dışında takım ruhu sevgisi ve fanatikliği ile görülemeyen birşeyi söylemişti, bu yetenekli 18-21 yaşındaki topçularım keşke bana / buraya gelene kadar temel alt yapı eğitimlerini alıpta gelselerdi. Şimdi 15 günlük arada yine bu tarz çalışmalara devam edeceğiz. Bjk gibi bir takımın hocası ona verilen topçuların 11-15 yaşlarında alması gereken eğitimleri şimdi verdiğini ifade ediyor. Ama çoğunluk Tuncay' ı, İbrahim Akın'ı Arsenallere layık görüyordu ilk günlerde. Ama şimdi gözüküyor ki bunlar FB'lere , Bjk'lara bile layık olamamışlar...

Tigana taktik çalışacaz demiyor, alt yapı çalışacaz diyor.. Ama biz bu altyapı noksanlarıyla Uefa şampiyonu olalım masalları yaratabiliyoruz...

FB, Bursaya yeniliyor. Bursa' nın hedefini maçtan önce kulüp başkanları açıkladı : Sadece ligde kalmak ve sonraki yıllara hazırlık yapmak. FB 100. yılında Bursa'ya yeniliyor. Hedefi Uefa Şampiyonu olmak !!!

İlker Erakıncı