Cuma, Şubat 23, 2007

Fena Halde Hayata Benzeyen İki Maç

68 yılının Manchester City maçını eski zaman FB lileri coşku ile anlatırlar.. Bazen Can' ın İstanbuldaki rövanşta maç 2-1 iken son 10 dakikayı nasıl erittiği konu olur spor programlarına..

Dün eritemedik bu dakikaları.. Bir defa bu turda yaşatılan heyecan, güzel goller, ve fena halde hayata benzeyen iki oyun için her iki takımada minnet duygularımızı belirtelim..Turun diğer eşleşmelerine bakarsanız ne kadar nevi şahsına münhasır bir 180 dk oynandığını görürüz.

Fenerbahçe beni epey şaşırtan bir ilk yarı performansı gösterdi dünkü maçta. Sanıyorum en temel neden Lugano önderliğindeki savunmaydı.. Rakibi tehlikeli alanlarda kaleye çevirmediler. Böyle olunca AZ nin hücum etkinliği 0 a indirildi.. Sevillayı deplasmanda 2-1 PSV yi yine deplasmanda 3-2 yenen AZ gol pozisyonuna giremedi koca ilk yarıda..Zaten savunma kurgusu üst düzey olmayan bir takım AZ..Hücumda istenen sonuç alınamayınca kalelerinde iki klas sol ayak golünü gördüler..

FB nin her 90 dakikanın belirli bölümlerinde bir seyretme sorunu var..İkinci yarı takımın orta sahası ve tabi ki hocası bir seyretme dönemine girdiler.. İlk yarıdaki etkili ve hamleli alan savunması, Çanakkale geçilmez savunmasına dönünce, golü beklemeye başladık.. Zico hamle yapmıyordu.. Başkomutan Lugano' nun savunma örgütü 60 ların ortasına kadar dayanabildi..

Rakip takım adına gelen gol, tüm FB lilerde "gitti bu tur" şeklinde içgüdüsel bir reaksiyon yarattı..Ancak bu gol ile beraberlik golü arasındaki dönemde bu maçın 4-1 e gitmemesini de hikmetinden sual olunmaz futbol tanrıları ile taraftar ile ilişkisini ihtiraslı bir aşk-nefret ilişkisine çeviren Tuncay' a sormak gerekir.. Makus talihimizle karşılaşmak 87. dakikaya kısmet oldu.. Anlamsız bir faul, her zaman ki duran top yerleşim sorunu, ve tabi kaleci olmayı bırakalım, kaleciye benzemeyi bile beceremeyen bir kaleci bir çuval inciri berbat etti. Tabi gidişata müdahil olmayan kenar yönetimi de unutmamak gerekir.. Detaylar bir kez daha kaderimizi belirledi aslında..

Yani öyle bir maçtı ki.. Uzay çağındaydı bir ayağımız, ham çarık kıl çoraptaydı ötekisi..

Başta yönetsel hatalar, kötü bir kaleci, kötü transferler, yeterince pişmediği aşikar bir teknik direktöre rağmen AZ ile son 32 maçı oynamak ve kafa kafaya iki maç çıkarmak önemsiz değil.. Başta da dediğim gibi bu iki maç fena halde hayata benziyordu.. Üzüldük, sevindik, kızdık, sevdik, eğlendik.. Hiçbir duygu istikrarını koruyamadı bu iki maç boyunca.. Ne diyelim.. Hayat bize de güler elbet..

Serhat

Ben Zico değilim , adam ol öyle gel bana ( AZ : 2 FB : 2 )

"Ben Mevlana değilim , adam ol öyle gel bana " diyor çok hoşuma giden bir söz ... Dün akşamdan aklıma da bunun Zicolu versiyonu geliyor maalesef . Deplasmada 2-0 gibi bir skor yaklamış bir takım ve buna ihtiyacı olan oyuncular açısından ilk yarı saha yayılışı , oyun ve performans gayet iyiydi . Avrupa'da oynayan ve artık turu getirecek net skoru yakalamış bir takım ikinci yarıya da aynı kadroyla başlıyor . Tümer Alex her geçen dakika fiziksel anlamda düşüyorlar Kezman maç eksikliğiyle oynuyor Deniz belliki sakat , Appiah çok iyi değil , rakibin 60 dan sonra baskısını arttıracağı aşikar , her iki takımda gol şansı yakalayacak, amacımız gol yememek , rakibe tempo şansı vermemek olmalı , oyunu olabildiğince yavaşlatmak soğutmak gerekiyor , bunu en profosyonelcesiyle uygulayarak . Avrupanın kalbur üstü mücadelerini izlerken bunu nasıl başardıklarını gıpta ve zaman zaman rakibimizse sinir ile izleriz . Ama adamlar bunu son derece planlı ve profosyonelce başarıyorlar . Gel gör ki bizim bu zafiyetimizin tüm çarpıklığıyla devam ettiği akşam göründü . Bence akşam turu FB kaybettiren en önemli bazı faktörler aşağıdaki gibidir.
- Zico'nun oyunu seyirci gibi izlemesi ve özellikle taktisyen yönünün ve oyuna müdahale yönünün neredeyse hiç bulunmaması .Bir gece önce Chelsea'de Morinho'nun müdahalesi , bir yanda Zico'nun uyuması . Van Gaal golü bulur bulmaz anında Şota'yı oyundan alması , Zico'nun halen uyuması ...
- Dolayısıyla oyuncu değişkliklerinin zamanında ve sağlıklı yapılamaması , takıma skoru koruyacak dinamizm ve enerjinin verilememesi ( Alex ya da Tümer'den birinin ve Kezman çıkarılıp yerlerine ileride topu daha iyi saklayabilecek Semih , Olcan alınmalıydı , Ya da Serkan gibi çok koşan ve rakibi bozan oyuncu ile mücadele gücü arttırılabilirdi . Can oyuna alınabilir 3 stoperle uynanabilir di. Appiah Deniz , Alex , Tümer , Kezman çıkarılabilirdi . Bunlar ahkam değil düşünülmesi zaruri olan hamlelerdi bana göre .)
- Oyuncuların telaşlı oyunları ve soğukkanlı olamaları . ( Geçen yıl Milano'da beraberlikle yetinmeyip golü aramaya kalkıp 2 gol yemiştik , Bu yıl NC'da aynı şey olmuştu, dün akşamda aynısı oldu . Bu bir karakter sorunu olmaya başladı . Takım en kritik anları birtürlü oynama becerisi gösteremiyor . Bunu başaramadığı zamanda ileriye gitmek maalesef mümkün gözükmüyor )
- Alex 'in oyunu ve topu soğutmaya ihtiyaç olan dakikalarda topu hiç almaması gelen toplara tenis raketi muamelesi yapması ve topu turmaması
- Korner taç aut gibi zaman kaybettirecek ve oyunu soğutacak pozisyonların kullanılamama bezerisi ve stratejisi
- Defans ve kaleci zafiyetinin çarpıcılığı . Takım savunması yapmayı becerememe
( İlk golde Önderin rakibi karşısında yerde kalması ve kolay çalım yemesi , Volkan'ın topa hamlesinde geç kalışı . İkinci golde 11 oyuncuyla ceza sahasında olan bir takımın arka direkte iki adamı bomboş bırakması , kalecinin yan toplardaki olağanüstü zafiyeti )
Dün akşam Lugano çok başarılıydı . Kezman iki asistle görevini iyi yaptı Tuncay'a verdiği kafa pası alda at dercesineydi . Tümer harika bir gol attı . Alex'de öyle ... Ama hepsi AZ geldi tur için ...
Ben Zico değilim adam olun öyle gelin bana. OKADAR !
STAT: DSB
HAKEMLER: Knut Kircher , Harry Ehing , Thorsten Schiffner
AZ ALKMAAR: Waterman, Jaliens, Opdam, De Cler, Steinsson, De Zeeuw, Molhoek (Jenner dk. 46 ), Dembele, Koevermans, Şota (Lens dk. 90), Boukhari (Martens dk. 46)
FENERBAHÇE: Volkan, Önder, Lugano, Edu, Ümit Özat (Semih dk. 90+1), Appiah , Deniz (Mehmet Yozgatlı dk. 81), Tümer, Tuncay, Alex, Kezman
GOLLER: Tümer (dk. 21), Alex (dk. 34), Martens (dk. 64), Koevermans (dk. 87)
SARI KARTLAR: Steinsson, Opdam (AZ Alkmaar), Appiah, Deniz (Fenerbahçe)

Şeref Solmazer

Perşembe, Şubat 22, 2007

Barca-Liverpool: Bir Maçtan Çok Daha Fazlası

Şüphe yok ki bu eşleşme bu turun en heyecan verici eşleşmesi idi.. Muadili Real-Bayern eşleşmesine, varoluşlarını "güce" dayandıran iki ekibin çekişmesi şeklinde bir anlam yüklüyorum. Bu karşılaşma ise varoluşlarını daha insana dair duygulara dayandıran iki efsanenin eşleşmesi idi benim için.

Böyle olunca gönül herhangi birini seçmekte zorlandı ama son kararını yeni formaları ve kulübün Amerikalı işadamlarına satılmış olmasını hazmedemeyerek Barcadan yana verdi.. Yine de maç içinde kulaklarımıza gelen Liverpool taraftarlarının tezahüratlarını bir vücuduma sahip olabilirsin ancak ruhuma asla isyanı olarak bir kenara koyalım...

Maçın henüz başıydı ve pilot kameradan herşey çok net görülüyordu.. Birbirine çok yakın 40 metre içinde dizilmiş Liverpool lu oyuncular ile daha geniş alana yayılmış olan Barcalı oyuncular enteresan bir paradoks çiziyorlardı. Neredeyse fotoğraflıktı görüntü.. Benitez damgasını vurmaya hazırlanıyordu bu tura belli ki... Ancak bir 10 dakikalık Barca fırtınası, oturduğumuz yerde oturamamamıza neden oldu.Gerçekten güzeldi. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine oynuyordu Barca.. Oyun değerini Deco'nun kafasında buldu..

Bundan sonrası garip bir 1-0 depresyonuna girdi Barca.. Teorik olarak Liverpool un oyunu biraz daha geniş alanda oynaması bekleniyordu ancak Barcadan beklenmeyecek pas hataları oyunun kontrolünü ele geçirmelerini engelledi. Tabi ki bunda etkili unsurlar, Liverpool' un üst düzey alan savunması, Ronaldinho ve Messi' nin anormal yumuşak oyunları idi.. Maçın skoru değişmeyecekmiş gibi görünürken takke düştü kel göründü.. Volkan' ın İspanya versiyonu Valdez yumuşak bir kafa vuruşuna dünyanın en tehlikeli şutu imiş gibi davranınca topla birlikte içeri girdi..Golden emin olamamış gibi bir de asist yaptı Kuyt' a..

Bu Liverpool' un o an için beklemediği ancak maçın bundan sonraki bölümüne damgasını vuracak andı aslında..

Artık Benitez' in kurallarına göre oynanacaktı oyun.. Ve ikinci yarı tam da beklendiği gibi geçti..Sıkı alan savunması, yetenekli oyunculara göz açtırmayan kademeli bir oyun.. Nitekim Ronaldinho, genelde oyundan düştüğünün belirtisi sayabiliriz, kendini atmalara başlayınca Benitez zaferini ilan etmişti zaten.. Gerçi kalesinde tehlike yaşamadı değil ama bu tehlikeler organize atakların değil karambollerin sonucu idi.. Bu kadarı da olurdu artık..

Benitez' in Liverpoolu, turnuva takımı olduğunu bir kez daha teyit etmişti.. İkinci gol bu şartlar altında sadece bir formalitenin yerine getirilişi gibiydi.. Sersemlemiş Valdez topur yerde ararken gökte buldu ama bulduğunda top yere inmeye başlamıştı..Etkili, basit ve güçlü bir kuzeyli vuruşu ile geldi ikinci gol.. Ama bu maçın Liverpool adına bir adamından bahsedilecekse bu şüphesiz Sissoco' dur. Barca nın orta sahada top yapan bütün adamlarını çıldırttı desek yeridir. Kısacası Liverpool 10 dk dışında Barcaya yüzünü kaleye dönme şansını tanımadı. Şampiyon elveda demeye hazırlanıyor Anfield Road' ta..

Serhat

İçki Masasında Olan İçki Masasında Kalır Barcelona: 1 – Liverpool: 2

Çocukken hem Dondurma hem de supangle yemek isterdim pastahanede. Liverpool , Barcelona maçı aynı tadı verdi bana.

Avrupada Sorunsuz takım yok gibi İnter ve Lyon gayet güzel geçinip gidiyorlar, Barcelona’da Real Madrid’de Bayern Munich’de, Chelsea’de, Liverpool’da nedense hep bir gerginlik farkındaysanız.

Barcelona geride Valdes, Belletti,Zambrotta, Puyol, Marquez, Ortada Motta, Xavi, Ronaldinho, Messi, Deco ve Forvette Saviola ile maça başladı.

Liverpool’da Geride Reyna, Arbeloa, Finnan, Caragher,Ager, Ortada Xabi, Sissoko, Gerard,Riise, Forvette Kuyt ve Bellamy buna karşılık verdi.

Maçın başında Liverpool aralara - arkalara adam kaçırmaya çalıştı. Barcelona ofsayt taktikleri ile buna karşılık verdi. Sonra Barcelona hücuma konsantre olmaya çalıştı, yetenekli adamlar yüzlerini kaleye dönüp kaçan adamı topla buluşturmaya çalışıp durdular. Avrupanın en sağlam defansı Liverpool elinden geldiğince atakları karşılamaya çalıştı.İnce dantel işçiliği had safhadaydı bir ara acaba eskiden TV üzerlerine bile konan bu danteller ne oldu düşünmeye başladım. Anneme arayıp sormam lazım. Barcelona’da adamlar kaçmaya başladı. Puanlı bir takım elbiseyle Nick Cave, Hz İsa Kılığında bir Michal Caine ya da mor eşofmanıyla Hampar bekleniyordu nerdeyse.

Soldan bir deneme de Zambrotta topu Deco’nun kafasına atarak Barcelona’ya golü kazandırdı Dk 14. 1-0

Sonra Barcelona bir gol daha atıp rahatlasam mı düşünürken akıllarına ara taransferde iyi bir golcü alamadıkları geldi. Gudjhonsen ve Saviola ben yetersizim diye bağırıp duruyorlardı.Etoo’da küsmüştü ben hazır değilim diyerek bu maça da çıkmamıştı.

Liverpool takıma ara transferde iki İspanyol daha ekleyip birini sahaya diğerine yedek kulübesine koymuştu. Benim için tek üzüntü verici nokta Crouch’un yedek olmasıydı ama her an Riise ve Bellamy’nin birbirlerine şarkı söylemelerini bekleyerek tetikte bekledim rakı bitti ama yerimden kalkmadım doldurmak için devre arasını bekledim.

43. Dakikada artık güvenilmez kaleci olduğunu yazmaktan hatta düşünmekten bıktığım Valdes’in sayesinde Bellamy golü buldu. Hatta Valdes topu Kuyt’a uzattıki hakem golden emin olsun. 1-1

Devre bitti Rakı yenilendi . Devre arasında Everton- Tottenham, Detroit- Milwaukee, Benetton- Dinamo Moskova maçlarına göz atıldı.

2. Yarıda Rijkaard İniesta ve Guily’i sahaya sürdü Xavi ve Motta’yı kenara aldı.

Messi’nin Guily’e vermediği pas ve Saviola’nın kaçırdığı golleri de anmadan geçemeyeceğim.
Asıl anılması gereken olay Valdes geri pası eliyle tutması olaydı bu kafar bariz yapılanını hiç görmemiştim doğrusu.

74. dakikada sesinin kötü olduğunu ve utangaç olduğunu hepimizin bildiği Riise Barcelona defansının saçlamasını fırsat bilerek lambayı taktı 1-2. Marquez’de büyük hayal kırıklığı bu sezon .

Golden sonra Liverpool yavaş yavaş oyunu soğuttu oyuncu değişikliklerin yaparak oyunu bitirdi Benitez beni kırmadı 94. dakikada Crouch’u oyun aldı teşekkürler.

Rijkaard’da Saviola Gudjhonsen değişkliği yaptı mecburiyetten. Adamdaki samimiyetsizlik had safhada. Bari alt yapıdan birini al Capello’dan öğren biraz




Barcelona: Valdes? Belletti xx, Zambrotta xx, Puyol xxx, Marquez x , Motta x , ( İniesta x) Xavi x (Guily xx?) , Ronaldinho xx Messi xx, Decoxx ve Forvette Saviola x ( Gudjhonsen ?)

Liverpool: Reyna xxx, Arbeloa xxx, Finnan xxx, Caragher xxx, Ager xx , Xabi x, Sissoko xxx, (Zenden ?) Gerard xx,Riise xxx, Kuyt xx ( Crouch ?) Bellamy xx, ( Pennant ?)


BYFUSS

Şapiyonlar ligine bakarken neler gördüm neler

Zevkli maçlar oldu ...
Salı gecesinin en önemli maçını Byfuss dünkü yazısında değinmişti . Salı gecesinden gündeme damgasını vuran maç Lille - Manu maçı oldu , atılan gol ve sonrası tribünlerde yaşananlar şu sıralar UEFA'nın gündeminde ... ( Lille barajı kurarken Manu düdük çalmadan golü atınca olaylar karışıyor ...)
Dün akşamki maçlardan aklıma takılanları şöyle sıralamk isterim :
1- Yeni taktik : "Her önemli maç öncesi bara gidilecek içilecek ve kapışlacak ! Ertesi gün sahaya çıkılacak , goller atılacak ! . Liverpoll Barca 'yı fena benzetti . Maça Barca iyi başladı golüde buldu , Liverpool defansı ve Riise'nin sahanın en kısalarından Deco'ya kafa vurdurmasıyla . Ama sonrasında Barca durdu . Liverpool yürüdü sahayada Bellamy ve Riise çıktı . Bir gece önce barda birbirine giren iki adam hemde Riise'nin golünün asistini bile Bellamy verdi . Bu arada Zambrotta'ya hayran kaldım . Sağ bek alındı solda oynadı golde en baba sol açığın yapamayacağı pası verdi ( orta değil ) Deco'nun kafasına da dokunmak kaldı .
2- Rüştü'nin laneti : Barca'nında bir Volkan'ı var adının baş harfide aynı, Valdez : Rüştü için içim yanıyor gerçekten bu iki yeteneksiz kaleci ile aynı takımlarda yer alıp hemde ardından hakkında olmadık ifadelerle konuşmak . Bu iki kelimenin VolkanValdes harflarini toplasanız bir R yapmaz ... Neydi o dün akşam ki Valdes hataları ,ilk golde giren topu eli yanmış çocuk gibi Kuyt'un önüne bırakışı . Geri pası tutuşu...
3- Morinho 'nun pratik zekası ve Portekiz futbolunun striker sorunu : Maçın 10 kusur dakikasında takımın en önemli adamı Tery sakatlandı . Porto o sırada golü attı . Maorinho oyuna skora yönelik düşünceyle sakatlıktan yeni çıkmış Robben'i aldı ve 5 dk içinde Robben'in pasıyla Sheva ( ŞLigi en golcü 3. oyuncusu ) golünü çaktı . Chelsea bu golle geceyi kurtardı . Sanırım Morinho'yu skordan çok Tery 'nin sakatlığı düşündürüyordu . Ama bence geceye damgasını vuran olay . Ani ve pratik zekası ve anlayışını oyuna yansıtmasıydı . Robben'i ikinci yarının başında riske armamak için oyundan laıp yerine John Obi Mikel'i alması herşeyin göstergesidir ( Morinho'nun maç sonu açıklaması : I think Robben's injury is a consequence of not warming up. I wanted to put Jon Obi Mikel on but they scored while we were down to ten men and so I put Robben on instead. "He had to go straight on. I don't think it is a big thing. At half-time he wanted to try and play on but I didn't want to lose another player for a long time so I decided to put Mikel on." ) Morinho olmak kolay değil sanırım . Geçen yıl Barca maçında 10 kişi kalınca da aynı anda refleks gibi anında oyuncu değişkliği yapmıştı . Aklıma Rize'de 2 gol yiyen Zico'nun Semih'i oyuna sokuşu geldi . Nasıl uydu mu ?
Bu arada Postiga , Gomez, Pauletta , Queresma , vah Portekiz'in haline vah ... Portekiz geçişli Brezilyalı forvetimiz Deivid'i de anımsayalım...
Son iki gece Şampiyonlar Liginde alınan sonuçlar ( Çeyrek fnale kalma mücadelesi ilk maçlar )
SALI

Celtic 0 - 0 Milan
Lille 0 - 1 Manchester United Dk. 84 Giggs

PSV 1 - 0 Arsenal Dk. 61 Mendez
Real Madrid 3 - 2 Bayern Münih Dk. 10 ve 28 Raul, Dk. 35 V. Nistelrooy Dk. 24 Lucio, Dk. 88 Van Bommel

ÇARŞAMBA

Roma 0 - 0 Lyon
Barcelona 1 - 2 Liverpool Dk. 14 Deco Dk. 43 Bellamy, Dk. 74 Riise

Porto 1 - 1 Chelsea Dk. 12 Meireles Dk. 16 Shevchenko

Inter Milan 2 - 2 Valencia Dk. 29 Cambiasso, Dk. 76 Maicom Dk. 64 Villa, Dk. 86 Silva
ŞEREF

Çarşamba, Şubat 21, 2007

Zico mu birşey biliyor biz mi göreceğiz .

AZ ile oynanan ilk maçtan sonra 2 dk da yenilen iki talihsiz gol sonrası FB 'nin 3-3 skoru yakalaması bile kimseyi tatmin etmedi . Oysaki rakip hernekadar total futbol anlayışı ile derli toplu bir rakip görünsede özellikle baskı altında sıkınıtı çekne bir takım olarak göründü . Rakibin eksiklikleri gündeme getirilip FB eleştirilirken FB 5-6 direk oyuncusunun yokluğu unutuldu . FB eleştirildi .
Sonra Sakarya maçı geldi rakiplerinin ikiside puan kaybedince FB'nin son sıradaki rakibini sürklase etmesi bekledini . İlk 20 dk öyle oldu skoruda buldu ( 1- 0) . Sonrasında FB birden durdu (!) . Çok kötü oynadı göründü FB rakibe atak üstüne atak şansı verdi . Oyun izleyenler ve yandaşlar açısından kabusa dönüştü ve öylede bitti . Ama değişen birşey olmadı skor 1-0 oldu pauan farkı 72ye çıktı .
Sonra kabuslar yeniden gündeme geldi . Eyhah dı , vah dı , FB bu oyunla AZ'yi nasıl yenecek ti ! Maç esnasında gözüm Zico'ya takıldı , oyuncularını uyarmıyordu bile , nasıl tahammül ediyordu bu kötü futbola ...
Ancak şunu unutmuştuk topyekün . FB 3 gün sonra rakibi ile en önemli maçlarında birine çıkacaktı ardından lig ve Türkiye kupası maçları ,eğer turu atlarsa yine Avrupa sınavı ve milli maç araları , ilk 11'in bütük çoğunluğu bu zorlu martonda oradan oraya koşacaktı . Zico ikinci yarı tüm maçlarında eksik ve yetersiz karosuyla oynadı . İdeal oyuncularında sakat veceza nedeniyle faydalanamadı . Çok zorlu ve yoğun maratonda ideal oyuncularını zorlamadan ve efektif kullanma çabası ile bence Sakarya karşısındaki 1-0 lık avantajdan sonra kendilerini zorlamadan idare etmelerini istemiş olabileceğini düşündüm. Önder sahanın en iyilerinden biri iken aslında bu onun içi AZ maçı öncesi bir hazırlıktı . Keza Lugano içinde . Dolayısıyla Sakarya maçını önümüzdeki AZ maçı ve sonrası zorlu ve önemli kritik maraton için bir tedbir niteliğinde oynandı gibi geliyor bana ... Sonuçta FB yarın akşam AZ karşısına hem geçen maçtan daha farklı ve diri yine Sakarya maçındaki futboldan çok farklı bir oyunla çıkacak . Bence iyi mücadele edecek , umarım ki iyi oynar ve yakaladığı fırsatlarıda değerlendirerek tarihinde ilk kez kendini mart ayında Avrupa arenasında görür. İdeale yakın ( Deniz ve Marco'nun aynı anda sakatlığı bir dezavantaj olsada ) bir kadrosuyla AZ'ye kolay lokmay olacağını sanmıyorum ve turu geçmesini bekliyorum . Zico'nun Avrupa ile tanışma maçı da olabilir . İyimserliğimin ve öngörümün gerçekleşeceğini umuyorum . Kayseriden sekti ama FB'ye takılacaksın Alkmaar AZ kaldı ...


Şeref

Şampiyonlar Liginde eski model derbi

Şampiyonlar Liginde Eski Model bir derbi Real Madrid 3Bayern Munich 2

Gece hayalini kurarak uykuya daldığınız ve sabah uyanır uyanmaz adını sayıklayacak kadar aşık olduğumuz kadının aslında sürtük olduğunu ya da daha basitçe sizi değil bir başka erkeği mutlu ettiğini öğrendiğimiz ( daha kabaca, bir başkasına verdiğini) zaman işin altından nasıl kalkarsınız ? Ya kayıtsız şartsız sevmeye devam edip sineye çekersiniz ya da "ne adi karıymış" deyip sadece yılda 4 defa 5. kadehten sonra aklınıza getirirsiniz.

Bayern Munih Aşkı da buna benziyor, işte bir taraftan Rummenige, Breitner, Augenthaller, Matthaus, Hoeness kardeşler, Brehme, Beckenbauer, Klinsmann ve Soren Lerby gibi futbolcular...İnatçı Azimli bir oyun tarzı. Bir taraftan da kibir, "Alman Futbol Mafyası" ünvanı, ayak oyunları, futbol dışı bir sürü vukuatlar.

Her ne kadar sevmesem de dönüp dolaşıp bu Bayern Maçlarına göz atmadan duramam aynen dün akşam olduğu gibi.

Real Madrid Defansta Casillas, Roberto Carlos, Cannavaro, Helguera, Miguel Torres. Orta Sahada Guti, Beckham, Gago ve Higuain, Forvette Van Nistelroy ve Raul tertibiyle başladı.
Her zaman olduğu gibi belirtmek zorundayım ki Casillas, Guti ve Helguera iyilerse her zaman bu takımda oynarlar. Asıl sağbek Salgado sakatlık sonrası hala düzelemediği için maalesef oynayamadı. Ayrıca Diarra, Cassano, Cicinho gibi gereksiz adamlar kadroda yoktu. Emerson, Robinho ve Reyes yedekler arasındaydı.

Maçın başlama düdüğü ile birlikta Bayern topu en geriye kadar taşıdı baskıyı görünce topu ileri doğru şişirdi . Ben topla oynayamıyorum sen oyna ben topu kapar atağa çıkarım demektir. Bu ilk 30 saniyede oyunun gidişatı anlaşıldı.

Bayern Munich Olver Kahn, Sagnol, Lahm, Van Buyten, Lucio geride, Haargravev, Van Bommel,Schweinsteiger, De Michelis ortada, Makaay, Podolski ileri tertibiyle başladı.

Bayern orta sahasını görünce bu Bayern ileri çıkamaz diye düşünürken Van Nistelrooy’un araya verdiği topla Raul klasik golünü attı. Benzer golleri Fener’de yiyor biliyorsunuz elde hızlı bir stoper yoksa her takım bu golleri yemeye mahkum.

Bayern golden sonra uzaktan şutlara ve duran toplara bakar diye düşünürken ki bunu da Lucio ile başardılar ve skoru 1-1 e getirdiler ancak Real Madrid bir gol daha buldu üstelik duran toptan. İlk yarı Van Nistelrooy’un golü ile bitiverdi ortada istekli bir Real Madrid ve organize olamayan bir Bayern Munih vardı.

İkinci yarıya Bayern Salihamidziç’i alarak başladı bu ben atak yapacağım demekti. Real’de Önce Higuain yerini Robinho’ya Roberto Carlos yerini sakatlıktan dolayı Raul Bravo’ya bıraktı. Higuain’den bir şey anlamadım açıkçası.

Bayern sahada dolanan Podolski’nin yerine Pizarro’yu alarak ataklarını arttırdı. 79. Dakikada Scholl, Schweinsteiger ‘in yerine oyuna dahil olarak golü bulacağını gösterdi. Bayern beklenen uzaktan golünü 88. dakikada Van Bommel’le bulup 2. maç için avantaj sağladı. Bayern bir kez dah gösterdi ki en kötü günümde bile maçı sonuna kadar oynarım. 3-2 .

Bayern’de Philipp Lahm Dünya Kupasından bu yana oldukça gerilemiş, aynısını Schweinsteiger içinde söyleyebilirim bende hayal kırıklığı yarattılar. Real Madrid’de ise Backham üzerinde durmadan geçemeyeceğim bence harika bir oyun çıkardı giderayak.

Byfuss

Real Madrid : Casillas xx, Roberto Carlos xxx, ( Raul Bravo x) Cannavaro xx, Helguera xxx, Miguel Torres xx, Orta Sahada Guti xxx, Beckham xxx, Gago xx, ve Higuain x (Robinho x), Van Nistelroy xx , Raul xxx .

Bayern Munich : Oliver Kahn xx, Sagnol xx, Lahm x, Van Buyten x , Lucio xx , Haargraves xx, Van Bommel xx, Schweinsteiger x ( Scholl x), De Michelis x , (Salihamidziç xxx ), Makaay xx, Podolski x ( Pizarro xx)

Perşembe, Şubat 15, 2007

Takıma "Yuh" Geldi

İdeal kadrodan 5 eksik ile sahaya çıkıldı AZ karşısına.. Önemsenmeyecek birşey değil.. Ancak çarşamba akşamı sahada olup bitenlerde görülen bütün eksikliklerin faturası sadece bir tek yere çıkarılabilir. Yönetime..

Önce en çok rahatsız edici iki olaydan başlayalım.. Birincisi malum iki taraftar grubu arasındaki kanlı bıçaklı kavga..Konjonktür itibari ile bunları FB bitiremezse kimse bitiremez.. Seslendirilmeyen doğruları artık yönetim seslendirsin ve bu "taraftar" gruplarının tasfiyesi için gerekli hamleleri yapsın artık..

İkincisi Volkan' ın ama özellikle Alex' in yuhlanması.. Fener tribünleri bütün değiştik nidalarına, burda artık küfredilmiyor insan gibi maç izleniyor iddalarına karşın, bir arpa boyu yol alamadığını çarşamba akşamı gösterdi bence.. Bence de Volkan iyi bir kaleci değil.. Ben de Alex' in artık faydalı olamayacağını düşünüyorum ancak futbolcu yuhlamak bunlardan apayrı birşey.. Alex daha farklı bir Alex değildi çarşamba akşamı.. 3 senedir takımımızda olan Alex.. Oyun karakteri günün futbol ihtiyaçlarına karşılık veremiyor olabilir.. Bu Alex' in kabahati olmadığına göre, daha da önemlisi oynadığı 3 sezon boyunca Türkiye Ligi' ne damga vurmuş bir oyuncu olduğuna göre, yollar sene sonunda bir ihtimal ayrılacak olsa bile bu saygısızlığı hakedecek bir futbol geçmişi mi bırakmıştır Alex.. Neyse bu çirkin bölümü en hafif tabir ile futbolcu yuhlayan kalkıp gitsin diyerek geçelim..

Maça gelince.. Anormal kötü bir ilk 25 dk izledik Kadıköyde.. Bunun nedenini halen çözebilmiş değilim..18 e kadar yapılmayan savunma, 18 civarında da rakibi izlemekle yetinen bir oyun kurgusu..Eksikler nedeni ile takım dizilişindeki oynama anlaşılabilir hatta bu diziliş nedeni ile oluşabilecek aksaklıklar da.. Ancak rakibi sadece izlemekle yetinmek anlaşılır gelmiyor bana.. bu 25 dk neden böyle oynandı çözebilmiş değilim açıkçası..

Golden sonra ise Tuncay' ın yeter artık isyanı ile takım savunmayı aksak topal da olsa rakip sahada başlattı, hatta başarılı bir iki ön alan presi yapınca şiir gibi top oynaya AZ iki pas yapamaz hale geldi. Tuncay ın bireysel isyanı, takımı da bir nebze coşturdu ve takım evsahibi gibi top oynamaya başladı.. Bu bölümde FB öne geçebilirdi Deivid' e takıldık bu kez.. İkinci gole kadar oyunu FB zaman zaman aksasa da kontrolü altına aldı..

Aslına inişlerle ve çıkışlarla dolu bir maç oldu çarşamba akşamı.. Bu düzeyde bir oyun için şunu artık öğrenmiş olmamız gerekiyor.. Referans noktası olarak belirlenmiş adamların gerçekten kaliteli olmalı.. FB kalesinde görev yapan kişinin bu topları çıkarması, en azından uçması o da olmadı elini uzatması gerekir.. Seyretmesi değil beklenen.. Tamam topun oraya kadar inmesi başka arızaların bir göstergesi ama AZ gibi bir takım da normal şartlarda böyle pozisyonları bulur zaten.. Volkan henüz haketmeden iyi kaleci ilan edildi şimdi ise bunun ağırlığını taşıyamıyor.. Rüştüye kızdık, Daumu eleştirdik ama olmamış meyvayı da dalından koparmış olduk bence..

Gerçekçi olalım.. FB bu tur işini mucizelere bırakmıştır.. Rakibin de eksik olduğunu hatırlarsak deplasmanda bu takımı yenmek kolay değil.. Sevilla yı ve PSV yi deplasmanda yenen bir takımdan bahsediyoruz.. Yine de futbol bu belli olmaz demek güzel..

Serhat

Don Kişot Tuncay ve Sanço Panço Tümer'in yel değirmenleri ile savaşı rövanşa kaldı ( FB:3 AZ:0)

Bu Yuh’lar “A.Z” bile... Ya skor ? ( Fenerbahçe : 3 – AZ Alkmaar : 3 )

Fenerbahçe Avrupa yolculuğunun en uzun soluklu sezonunda ki 11. maçında cezalar sakatlıklar ve formsuzluklarla boğuştuğu günlerin 62.sinde Kadıköy’de seyircisinin karşısına çıktı . ( 3 Maç lokal saha kapama , Lugano , Önder sakat , Kezman ve Semih cezalı , diğerleride topyekün formsuz ve hafta sonu Rize’den alınmış bir 2-1’lik mağlubiyet.)

Sonuç bol gollü ve eğenceli oldu doğrusu tıpkı Cervantes’in ünlü eseri Don Kişot gibi . 1-3 lük skordan sonra , sahanın tek “Don Kişot” u Tuncay’ın tüm kendini ciddiye almayanlara nazire yaparcasına uzun topa ceza sahasında yaptığı “istop” ve gol vuruşu yel değirmenleriyle ünlü Hollanda temsilcisine bir mesaj gibiydi “ 15 gün sonrada görüşelim “ . Sanço Panço Tümer’de attığı muhteşem gollerle yel değirmenleri diyarının temsilcisine karşı Fenerbahçe’ye umut taşıyordu...

6 gollü gecede dikkat çeken en önemli konulardan biride “ BARON” Alex’in tüm karizmasının çimlere gömüldüğü ve efsanesinin sarsıldığı andı . Ayağına topu aldığında arenadaki Romalıların korkak gladyatörü yuhalaması gibi yükselen ıslıklarda... Tuncay deli gibi saldırırken Alex araziye uyum sağlamış , Appiah sahte döğüşüyordu ... Seyirci Alex’e vedasını dün akşam nasıl yapacağını gösterir gibiydi , “Brezilya uçağına tek kişilik gidiş bileti” . Alex FB kitaplığındaki bir ucuz roman olmaya doğru gidiyor , oysa klasiklerden bir olmayı hakedecek kadar istatistik başarısı olsada... AZ-iz ve Zi-CO ortaklığına yeni okumları konusunda zihin açıklığı dilerken...

Sahte bir volkan olarak Türk Futbolunda patlayan kaledeki Volkan içinde dün akşam Sarı – Lacivert düşlerin yeşil çimenlere gömüldüğü an oldu sanırım ... Ama burada seyircinin bir zamanlar gaza gelerek tu-kaka ettiği TÜRK FUTBOLUNUN CANLI EFSANELERİNDEN Rüştü’ye yaptığı haksızlığa bir göndermeydi bir bakıma o Volkan ıslıkları ... Rüştü sahaya çıktığında yedek kaleci Volkan’a “ Sen bizim herşeyimizsin” dediklerini unutarak ...

Volkan ve Alex’i siyah beyaz bir yaşam mı bekliyor bilinmez ama sarı-lacivert günlerin sonlarında oldukları ya da olmaları gerektiğinin resmini çizerken yeşil tuvalin üstüne ...

Fenerbahçe Don Kişot Tuncay ve Sonço Pançoların gayretleri 15 gün sonra gerçek diyarında yel değirmenlerine karşı nasıl bir sonuç alacak merak ediyoruz ama , umarım ve dilerim ki bu defa kahramanlarımız sükut-u hayale uğrmasın . Dileğimiz hatta onun ötesinde yüreğimizde ki inancımız budur .
Şeref Solmazer

14 ŞUBAT 2007
FB: 3 - AZ: 3
STAT
: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu HAKEMLER: Eduardo Iturralde Gonzalez, Rafael Guerrero Alonso, Roberto Diaz Perez Del Palomar (İspanya)
FENERBAHÇE: Volkan, Ümit Özat, Deniz, Edu, Uğur Boral (Olcan dk. 66 ), Mehmet Yozgatlı, Appiah, Tümer, Tuncay, Alex, Deivid AZ
ALKMAAR: Waterman, Jaliens, Luirink, De Cler, Boukhari, Martens (Vormer dk. 89), Molhoek (Jenner dk. 32 ), Dembele, Koevermans, De Zeeuw, Steinsson Gaal
GOLLER: De Zeeuw (dk. 15), Tümer (dk. 28 ve 75), Boukhari (dk. 62), Jenner (dk. 63), Tuncay (dk. 66) SARI KARTLAR: Edu, Deivid, Tuncay (Fenerbahçe), De Zeeuw (AZ Alkmaar)

Salı, Şubat 13, 2007

Rize'den tekzip

GBirliği maçından sonra, FB nin orta saha savunmasının sağlam olduğunu, takımın iyi oynamıyor görüntüsüne rağmen maçın kontrolünü elinde bulundurduğunu, pozisyon olduğunu ve bu sistemin FB nin rakipleri için en kötü haber olduğunu yazmıştık.

Görünen o ki yanıldım. Rize' den hemen tekzip geldi. Rize deplasmanı genelde takımın zorlandığı bir deplasman. Burada alınan yenilgi de "normal yenilgi" sınıfına sokulabilir. Ancak sergilenen oyun ve çöken orta sahayı derli toplu irdelemek gerekecek.

Bilinen, yapısal sorunlarımız nelerdi?

-Kale
-Defansın göbeği ve sol kanat
-Düşük tempo
-Oturmamış forvet hattı

Takım burdaki sorunlarını Appi Deniz Tuncay Yozgatlı Marco dan 4 ünü orta sahada kullanarak, hem hücum hem savunma yapabilen orta sahası ile geriye ve ileriye destek olabiliyor ve bu tür yapısal sorunlarını bertaraf edebiliyordu.. Rize' de bunu yapamadı.. Bu orta saha Rize de çalışmadı..Peki neden?

Birinci neden bence savunmadaki Önder-Lugano eksikliği idi.. Hamlesiz Can ve Edu' ya kademe sorunlu Serkan ve Uğur da eklenince Fenerbahçe orta sahası oyunun ilk bölümünü savunmasında geçirmek zorunda kaldı.. Sonuç Deniz' in sebep olduğu bir penaltı ve bu düzeyde bir takımın yemeyeceği ikinci golün gelişi oldu..

İkinci neden Appiah' taki büyük düşüş.. Appiah gerek sağda oynadığı bölümde, gerekse Yozgatlı' nın girişi ile içe geçtiği dönemde bildiğimiz oyun enerjisi ve zekasından uzaktaydı.. Özelde Appiah ve genelde FB orta sahası kritik zaman ve yerlerde top kayıpları yaptılar.. Ve ilk yarı boyunca ilerde basan Rize takımı atak için en uygun yerlerde top kazanıp çabuk oynayarak etkili oldu..

3. neden Alex ve Deivid elbette.. Orta sahanın ileriye çıkamadığı hiç bir maçta bu ikilinin etkili olması mümkün değil.. Alex ve Deivid oynayan takımın kaliteli birer süsü olabilirler ancak.. Ancak oynamayan takımı oynatabilecek düzeyde oyuncular değiller..Bu nedenle bu maçta etkili olmaları mümkün değildi..

Son olarak ise böyle maçların en büyük kozu, Tuncay' ın kötü oyunu..Yine didindi çalıştı ancak bu kez istemediğimiz, kendine hakim olamayan Tuncay karakteri sahada baskındı..

Eksikler nedeni ile FB ideal kadrosunu kuramıyor.. Ancak bu kadar kötü olmak sadece eksiklerle açıklanamaz.. Örneğin Appiahın sağ kanatta oynatılmasındaki ısrar, Ümit Özat' ın etkili olduğu, özellikle Türkiye' de, sol kanatta Uğur' un oynatılması, Serkan' daki ısrar pek anlaşılır gelmiyor bana.. Üstelik Forvet sıralamasında artık Semih ilk 2 de olmalı.. Kezman yoksa bu takımda Semih ilk 11 oynamalı.. Deivid bu sistemin bir oyuncusu olmadığını daha kaç kere gösterecek.. Artık forvetler attıkları gol sayıları ile değil, takıma olan uygunlukları ile değerlendiriliyorlar.. Semih şu ana kadar ki oynu ile en başarılı forveti takımın.. Top saklayan, asist yapan, hava topu alabilen, ve tek vuruşlarda oldukça başarılı ve formda iken Deivid ısrarı anlaşılır gibi değil..

Sonuçta Fbahçe yapısal sorunlarına bir yenisini mi ekledi, yoksa olan biten bir yol kazası mıydı önümüzdeki günler gösterecek..Önder ve Lugano bazı problemleri çözecektir ancak her zaman sakatlar olacak..

Serhat

Cuma, Şubat 09, 2007

Pazarın Ertesini Çok Özledik

6 Şubat 2001' de, edebiyat soslu spor yazılarına veda ettik. Ve o yokluk bir daha doldurulamadı... Doldurulamazdı da..

Pazarın Ertesini beklettirdi bize yıllarca.. Bir başkaydı onun yazıları.. Yazılarından aldığımız tat, yıllarca gitmiyordu damağımızdan.. Futbol giderek ölüyordu, İstanbul giderek ölüyordu.. Eskiye olan özlemden geliyordu birazda yazılarının gücü.. O İstabul' u da futbolu da güzelken sevmişti.. Plaza gazeteciliğini de hazmedememişti hiç.. Acıyarak bakıyordu insanoğlunun Türkiye' deki macerasına ve ihtimal o ki yüzünde acı bir gülümseme ile son yolculuğuna çıktı..

Futbolun, İstanbulun, Fenerbahçenin en güzelini yazan usta... Üzgünüm ama senden sonra değişen pek birşey yok...

Ustanın Ömer Güvenç' in jübilesi hakkında yazdığı yazı:

alarmı olmayan bir jübile bu...

istanbul bazı sporcuların gidişinde "dut yemis bülbüle" döner. hoş istanbulda dut ağacı da kalmadı ya...şimdi bülbül kapitalistleri, sevgili bülbülleri için şöyle bir perhiz reçetesi uygulayabilirler:"ne yersen ye lan..."

32 yaşındaki ömer guvenc bugun futbolu bırakıyor.omer guvenc 3 büyüklerin klanından olmayıp, vefalı oldugundan futbolu, futbolun maksim'i olan mithatpaşa'da degil, bir kenar mahalle düğün salonu olan vefa stadında bırakıyor.

omer guvenc, turkiyede hiç kimsenin 12 saniye vefalı kalmadığı bir donemde, 12 yıl vefalı kalmış.terbiyeli, olaysız, sigarasızi rakısız, karısız 12 yıl burnunun dikine bir futbolculuk... bu kadar uzun bir enayiliğe, profesyonel futbolculuk degil, dense dense profesyonel dangalaklık denir. neyse...

profesyonel futbol türkiyede bülbül oburlugunun cok otesinde bir "harar" marka mideyi taşıyor, "ne yersen ye!..."tekme ye, çelme ye... hakemden sarı kırmızı kart, şike uzmanlarından para ye... üçüncü sınıf solisti ye, ordan kalk bir poker masasında 20 binlik resti ye... arkadaşını, antrenörünü ye... milli formayı ye...yemedi omer... bu pisler sofrasından dolu bir mide ile değil, futbolculuk onuru ile dolu kalktı. bu adamın son gününe geliniz.mide mehtabı meraklıları sadece cerrahlardır...

Güzel olan, önemli olan, seyredilecek insanı bulmaktır...

Serhat

Çarşamba, Şubat 07, 2007

Gündemde yine lider (F.B) ve aldığı sonuçlar var


Ligin ikinci yarısının ilk haftasındaki kaza ve tökezleme ile beraber iştahları kabaran rakiplerimizin bu haftaki golsüz maçlarının ardından kaybettikleri 2’şer puanla, tablo yine ilk yarı sonuna döndü. Galatasaray ile 7, Beşiktaş ile 8 puanlık fark, kapatılması imkansız olmayan ama oldukça büyük bir avantaj önde olan için.

Bu hafta da tökezlemesi bekleniyor liderin ! Emin olun, takipçilerimizin futbolcu, yönetici ve taraftarları, kendi maçlarından çok bizim maçlarımızla ve rakiplerimizle ilgileniyorlar. Bu da, bizim biraz dikkatli oynayıp galibiyet almaya devam ettikçe, konsantrasyon eksikliği yaşayan takipçilerin 1’er 2’şer puan kaybetmelerine ve rahatlamamıza neden olacaktır. Bence önümüzdeki 5 maç da (2 deplasman 3 içeride) kayıpsız atlatırsa, 2.lik mücadelesine gözler çevrilir artık...(!)

Bu hafta 20. haftası oynanacak ligin. İlk derbimiz 31. haftada İnönü’de. Bu puan farkıyla bile oraya gitsek, bu bizim için büyük avantaj olacaktır. Ortada oynanacak 10 maç ve 30 puan var, doğrudur ama, psikolojik olarak, biz kaybetmeyince veya puan farkı azalmayınca, takipçinin inadı da bir süre sonra törpüleniyor.

Bu hafta, önce Rize deplasmanı, daha sonra da "Sevgililer Günü"nde AZ Alkmaar maçı var.

Rize maçı düşündüğümüz ve beklediğimizden çok daha zorlu ve kısır geçecektir. Rize deplasmanı, Rıza’nın ve oyuncularının kendilerini ulusal ve İstanbul medyasına gösterme şansını en iyi şekilde değerlendirmek isteyecekleri bir maç. Muhtemelen ağır bir sahada, çok mücadeleci ama skor açısından oldukça kısır bir maç bekliyor olacak bizi. Gündüz maçı olması, Çarşamba oynanacak maçın akıllarda biryerlerde olması, puana ve prestije ihtiyacı olan Rize ve Rıza, ağır olması muhtemel saha, bizim oyunumuzdaki dönemsel duraklamalar bu maçı zor hale getiririyor Fenerbahçe için. Deplasmanlardaki Deivid performansı, Kezman’ın yokluğunu bir nebze unuttursa da, gözümüzde canlanan ağır Rize sahasında çok zorlanacağız gibi. 2-1 galibiyetimiz, benim bu maç için skor tahminimdir. Goller ise Deivid ve Semih’ten olacaktır diye tahmin ediyorum.

14 Şubat Sevgililer Günü’nde ise, uzun zaman sonra ilk kez Şükrü Saraçoğlu’na, taraftarının karşısına çıkacak lider. Bir çok kişinin, “bu gruptan çıkamaz” dediği gruptan çıkmayı başararak karşılaşmaya hak kazandığı Hollanda temsilcisini Kezman ve Semih’siz forvetten yoksun kadrosuyla karşılayacak. O maçta da çok üstün mücadele şart. Gol yemememeyi becermek gerekiyor. Hatta 0-0 bile çok da kötü bir sonuç olmayacaktır Saraçoğlu’nda. Deplasmanda gol atmayı başaracak bir yapısı var takımın, yeter ki Kadıköy’de yemeyelim. Bu maç için de tahminim, ne yazık ki gol yiyeceğimiz yönünde ama. 2-1 galibiyet veya 2-2 beraberlik içime doğuyor. Gollerimizin ise Appiah ve Aurelio’dan geleceğini tahmin ediyorum.

Şubat ayı içerisindeki maçlarımız, lig ve Avrupa’daki -bu sene için- geleceğimizi belirleyecek.

Umarım 100. yıla yakışan güzellikler devam eder ve Mart ayını bu günkü gibi mutlu ve umutlu karşılarız...
Bülent Süren

Pazartesi, Şubat 05, 2007

Futbol GOL GOL GOLLL !

Gol Sayılarında ki düşüş dikkat çekici
Detaylı olarak bakamadım, genel olarak gol sayısında liglerin ortalamasında bu sene bir azalış var mıdır bilemiyorum, ancak İspanya Ligi ile ligimizde gol sayısındaki anormal düşüş dikkat çekici.

Bir önkabul
Futbolun gidişatı, futbolcular arasındaki standartlaşmadaki artış, kondüsyon farklarındaki azalış, oyun sistemleri arasındaki benzerliğin artışı gol yapma işini zorlaştırdı. Takımlar arasındaki fark görünen o ki giderek azalıyor, fark yaratan çok az takım var gibi görünüyor. Bu hafta ligimizdeki 12 gol, ki bunlardan 9 tanesi iki maçta kaydedildi, sadece mevsimsel şartlarla açıklanamaz herhalde.

Tabi ki bütün maçları izleme şansımız yok, ancak Kayseri de oynanan maç, günümüz futbolunun tipik bir örneği şeklinde geçti. Kış şartlarının en çok zorladığı maçtı bu. Ancak yine de oyun sistemleri arasındaki inanılmaz benzerlik, neredeyse gol pozisyonlarının bile aynı şekilde oluşmasına katkı yapan nedenlerden biriydi kanımca.

Sorumluları önemli görevler bekliyor
Orta saha savunması ve prese dayalı oyun kendini kabul ettirdikçe, gol sayısı da düşüyor ister istemez. UEFA herhalde her zamankinden daha çok kafa yormak zorunda kalacak bu gidişatı engellemek için. Gol pozisyonu futbolda her zamankinden daha değerli hale gelmiş durumda. Tabi ki bu oyundan hoşlanan bazı yorumcularımız var. Açıkçası herhalde futbolun bu halinden sadece onlar keyif alıyor. Böyle giderse futbol sadece saha dışındaki çirkin olaylarla anılmaya devam edecek. Çünkü saha içinde son zamanlarda kayda değer birşey yok.
İzmir'in üç güzel golü
12 golün 3 ünü bizzat tribünde görmüş olmak güzel tabi. Cuma akşamı, oldukça soğuk bir İzmir gecesinde mücadeleci, kalitesi vasat olsa da, zevkli bir karşılaşma izledik. Herşeyden evvel goller estetikti. Kezman' ın sayılmayan, ancak nizami olan golü bile harikaydı. Tabi Mehmet Nas' ın golü biraz Volkan ikramıydı ama en azından göze hoş gelen bir goldü.
FB-GB Maçı üzerine
G.Birliği tarafından başlayacak olursak, hem hafta içindeki kupa maçından sonra hem de cuma günkü lig maçından sonra Alkaralar tarafından şu şiar yükseldi "İyi oynayan taraf bizdik". Burayı iyi irdelemek gerekiyor. Sorunlu günümüz futbolunda iyi oyunun tanımını yeniden yapmak gerekecek. Gençlerbirliği' nin pas alışverişleri daha organizeydi görünen o ki. Ancak net olarak bu takımın bir pozisyon bulduğunu- gazeteler 4 yazıyor ama diğer 3 ünün pek de net olmadığını düşünüyorum- görmek gerekir. Peki pozisyon bulamayan bir oyun iyi olabilir mi ? G.Birliği oyuncuları sahanın rakip onsekizi dışındaki her bölümünde daha hareketli gibi idiler. Ancak bırakın pozisyonu etkili bir son pas bile göremedik. Fenerbahçe ise esas farkı, iyi organize olamamasına rağmen burda yarattı. Kezmanın sayılmayan golü, Marco' nun çok net bir pozisyonu ve tabi golle birlikte az sayıda duran top organizasyonu ile etkili oldular. İyi Gençlerbirliği, kötü Fenerbahçe kadar pozisyon bulamadı.Bu sene F.B nin rakipleri için en kötü haber, FB' nin hiç bir zaman klasik anlamı ile iyi oynamayacak olmasına rağmen gerekli skoru alacak olmasıdır bence. Çünkü FB bütün kadro sorunlarına rağmen iyi savunma yapıyor ve yine klasik anlamı ile iyi oynamamasına rağmen rakiplerinden daha etkili pozisyonlar yaratıyor. GBirliği bu yanılgıya düştüğü için bu sene 3. kez yenildiği rakibinden iyi oynadığını düşünüyor.

Kale sallantıda
Volkan' a kesinlikle bir paragraf açmak lazım. Volkan' ın iyi kaleci olmadığını düşünüyorum ve her maç bu görüşümü teyit ediyor. Fenerbahçe en önemli mevkide sorunlu. AZ Alkmaar maçı öncesi en büyük problem bence bu..

Serhat