Çarşamba, Aralık 27, 2006

Dilenciler Yılın Ödülleri

YILIN TAKIMI
Türkiye: Fenerbahçe - Kayserispor
Dünya : Barca - italya

YILIN FUTBOLCUSU
Türkiye: Alex - (FB- BRE), Appiah (FB -GNA)-Tuncay (TR)
Dünya: Ronaldinho ( Barca- BRE)

TEKNİK DİREKTÖR
Türkiye: Daum - Ertuğrul Sağlam
Dünya : Lippi (ITA)

YILIN OLAYI
Türkiye: Denizli-FB maçı
Dünya : Zidane - aterazzi kafası ve Etto'ya yapılan ırkçı saldırı

YILIN MAÇI
Türkiye: Denizli- FB maçı
Dünya : Barcelona- Arsenal , İtalya

YILIN YORUMCUSU
Türkiye : Rıdvan Dilmen , Mehmet Demirkol ( Milliyet - NTV- TRT)

YILIN FUTBOL ADAMI
Türkiye : Aziz Yıldırım
Dünya: Maradona

YILIN HAKEMİ
Türkiye :
Dünya :

MANSİYONLAR

Yılın Lejyoneri : Tugay Kerimoğlu (Blackburn Rowers)
Yılın Taraftar Grubu : Çarşı ( BJK grubunun kimi toplumsalolaylara karşı gösterdiği özel durumlardan dolayı ) - FenerbahChe taraftar oluşumu - Karşıyaka ( Taraftarlarının bir basketbol maçında açtıkları " Atma Cumhuriyetin İzindeyiz " pankartı )-Liverpool KOP tirübünü

Cuma, Aralık 22, 2006

Türkiye'deki Futbol Efsaneleri ve Bizim Onlara Verdiğimiz Değer

Zaman zaman düşündüğümüzde aslında Türkiye’ye son dönemlerde hatta geçmişte de çok renkli futbol simalarının geldiğini görüyoruz. Bu oyuncuları futbol içi veya dışı bu özellikleri ile anmak, onlardan futbolu sevdirmek için ne kadar faydalanıyoruz ya da ülke futbolunun uluslar arası tanıtımında ne derecede kullanıyoruz tartışılır. Mutlaka etkili oluyorlar ama bunda bizim planlı bir çabamızın olduğunu sanmıyorum.

Derwall’in yazdığı kitabı hangimiz okuduk ? Shumacher’i , Hagi’yi , Okacha yı , Ortega’yı , J.Mari Paff’ı , P.Van Hooijdonk’u ve hatırlayamadığımız birçok ismi nasıl algıladık ve yorumladık. Aslında gerçekten oyunculuklarının son dönemlerinde bu ülkeye gelseler de bu oyuncuların her biri Türk futbolunun gelişimi için önemli kazanımlar olmuşlardır. Ama mutlaka ki daha fazla faydalanmak mümkündür , her yönüyle hem de... Ben işin biraz çok yönlü ve futbolu sevdirmek için sosyal yaşamın içine katılmasından, etkinliklerden ve özel programlardan bahsediyorum .

Tabi birde dışarıda bir şey olmayıp bu ülkede yarattığımız sahte kahramanları da saymakta fayda var. Bu da çelişkiyi açıklayacaktır sanırım. Mesela Pascal Nouma , mesela Kompela gibi…

Bu sezonda ülkemizde renkli ve ilginç simalar forma giyiyor . Bunların başında kötü sezon geçirmelerinden dolayı karanlık günler geçiren çok renkli (saçlı) Trabzonsporlu Marcelinho’yu , Bira zamanların efsane futbolcusu Zico’yu ve bu yazıya ilham veren belki de çoğu kimsenin gazete haberlerinde bir paragrafla geçiştirildiği için bilmediği futbolun en renkli unsurlarında biri olan golcü kaleciler sıralamasında aktif oyunculuk yaşamına devam eden birkaç isimden biri olan Kayseri Sporlu Bulgar kaleci Ivankov .

Evet Higuita’dan Chilavert’e Ricardo Ceni gibi efsanelerle aynı tabloyu paylaşan Kayserili Ivankov’un bu ülkede futbol oynadığının hatırlanması gerektiğine , oyuncunun bu renkli yönünün bilinmesine ve ileride de bu ülke topraklarında oynamış bir oyuncu olarak arşivlerde yer almasına katkı için bunu hatırlamakta fayda var . Ivankov’un bir okulda minik çocuklara penaltı atma ve kurtarma konusunda uygulamalı dersler verdiğini , onlarla futbolu sevdirmek için Kayseri’de ya da devre arası kampında Antalya’da Eurosport kanalının vereceği maçlar öncesi bu konuda uygulamalar yaptırması sanırım hiçte kötü bir düşünce olmazdı .

Ortega’nın kuyruğuna iç çekişmeler ve kaprisler yüzünden teneke bağladık, adam bu ülkeyi kaçarak terk etti, Hagi teknik direktörlüğü sebebiyle eleştirildi . Zico da öyle bir hoş geldin partisine az daha kurban edilecekti . Tigana zaten kurban . Gerets’e o efsane PSV yılları, anılarında kalanlar anlattırılmadı . Zico, Tigana ve Gerets ile bir futbol programı tertiplense ( NTV yapmalı) ve bugünkü rekabetçi ve toplumu tahrik edecek anlamda değilde , futbolculuk dönemlerine , dünya futboluna , ülke futboluna katkı sağlayacak görüşleri takım kimliklerinden sıyrılarak yaptırılabilse , belki de ekranları karşısında onları bu açıdan izleyenlerin biraz gazı(!) alınmış olacaktır . Hatta Zenga’yı da bu kadroya katarsak bu dörtlü ile dört yerli teknikdirektörden oluşan bir Türk takımının kapalı bir sahada aynı program için bir gösteri maçı yapmaları bile çok şey ifade edebilirdi ekran başındakilere . Hadi yarım kalmasın rakipte çıkaralım kendilerine . WORLD TEAM : Zenga (kale), Gerets (Defans), Tigana(Ortasaha), Zico ( Forvet) . TURK TAKIMI : Şenol Güneş (Kale) , Fatih Terim(Defans), Mustafa Denizli (Ortasaha) , Ertuğrul Sağlam(Kayserispor) …

Sonuç olarak bu ülkede Ivankov isimli dünyanın en golcü kalecilerinden biri halen futbol oynuyor, bilmem haberiniz var mı bundan …

Buyrun Ivankov’u tanıyın ve Kayseri Spor maçlarında hakemin penaltı düdüğünü bekleyin 28. gole belki siz de tanıklık edebilirsiniz …

DIMITAR IVANOV IVANKOV
Doğum Tarihi : 30.10.1975.
Doğum Yeri : SofYa.
Uyruğu : (Bulgaristan). P
Pozisyon : Kaleci.
Son Kulübü : Kayseri Spor
Kariyeri : 1997 – 2005 Levski Sofya -2005-08 Kayseri Spor

Bu arda dünyanın gelmiş geçmiş en golcü kalecilerini de bir kez daha saygıyla ve tebessümle hatırlayalım . Kimler yok ki ?

Kaleci Takımı Ülkesi Gol
1-Jose Luis F.Chilavert Futbolu bıraktı Paraguay 62
2-Rogerio Ceni Sao Paulo Brezilya 56
3-Rene Higuita Futbolu bıraktı Kolombiya 41
4-Jorge Campos Futbolu bıraktı Meksika 40
5-Hans-Jörg Butt B.Leverkusen Almanya 27
6-Dimitar Ivankov Levski Sofya Bulgaristan 27
7-Marco Antonio Cornez Deportes Şili 24

Şeref Solmazer
22 Aralık 2006 ( 06-07 Sezonu devre arası -1)

Pazartesi, Aralık 18, 2006

Arızalı Futbol Dünyasına Arızalı Bir Müdahale

Sezonun ilk yarısı sona ermiş. Bir yarı sezonu değerlendiren programlarla süslü TV lerimiz. Ne kadar çok konuşursak konuşalım bazı şeyler içten içe artık hepimizi rahatsız ediyor. Çünkü açık bir şekilde balık baştan kokmuş durumda. Bu arızalı duruma dışardan gelen müdahale ise tamamı ile arızalı ve şimdiden korkutucu.. .

Özerk (!) futbolumuzun başındaki adamın daha önce kitaplara bile konu olan kokuşmuşluğu bir sorun gerçekten ama, mafyanın ip atlama alanı haline gelmiş futbolumuzun son 10 yılında Haluk Ulusoyun dışında bir alternatif yaratılamaması daha büyük bir sorun değil mi? Özerk futbolumuz kendi kurallarını yaratmış, güçlüye tapınarak ömrünü yaşarken gelen siyasi müdahale de şu andaki durum kadar sorunlu ve esasen çok daha tehlikelidir. Haluk Ulusoy' un tasfiye yöntemi futbola ciddi bir darbe indirecek gibi görünüyor. Siyasiler müdahaleyi mümkün olduğu kadar örtülemek isteseler de olası bir Haluk Ulusoy gidişinde ciddi rol oynayacakları kesin gibi görünüyor. Bu durumda da bundan sonrasının kaos olacağını tahmin etmek kahinlik olmasa gerek.

Bundan sonrası için en iyi yolun tartışılmayacak bir ismin Genel Kurul tarafından futbolun başına getirilmesi, ota boka laf söyleyen yöneticilerin artık biraz susması, taraftarların hala anlam veremediğim kulübüne ceza aldıran fevri tavırlarından arınması ve futbol yönetiminin bir an önce kurumsallaşmasına çalışılması olduğunu düşünüyorum. Bunu sağlayacak kadrolar bütün bu kaosa rağmen fuıtbolun içinde mevcut. Haluk Ulusoy gibi kulüpler ile mesafesini ayarlayamayan bir yönetici ile olacak iş değil bu. Tribünle gelen görüldüğü gibi tribünle gidiyor. Dünün güçlü Ulusoy' u bugün her yerinden çekip çekiştiriliyor. Ancak bunu futbolun kendisi yapmalı. Siyasi müdahaleye boyun eğmeyecek, tek işi ülkede oynanan futbolun kalitesini, tribündeki seyirci sayısını ve ligin marka değerini arttırmak olacak bir yönetimi futbolun başına Genel Kurul getirmelidir. Ancak ordaki acz bu konudaki umutsuzluğu artırıyor. Emir alarak hareket eden yönetimler, belediye destekli takımlarla bu iş biraz zor ancak imkansız değil. Sonuç olarak arızalı sisteme arızalı bir müdahalenin önüne geçilmeli ve doğru müdahale futbol dünyasının kendisi tarafından bir an önce yapılmalı.

Burada lige ve futbola geçecek olursak;

Duyunca direk kanın beynime sıçramasına neden olan bir yaklaşımı terk etmek gerekiyor bence. O da Türkiye Ligi' ni yerin dibine sokma tavrı. Bugün Ömer Üründül' ünden Uğur Meleke' sinden kalemine güvendiğimiz yazarlar bile her fırsatta Türkiye Ligi' nin kalitesizliğinden, burdaki başarının önemi olmadığından dem vurmaktalar ve doğal olarak büyük ligleri övmekteler. Diğer yandan ise futbolun kalitesini arttırmak gerektiğinden bahsetmekteler. Burdaki paradoksu çözmekte zorlanıyorum açıkçası. Hem kendi ligindeki başarıyı küçümseyeceksin, hatta bana göre başarı değil diyeceksin, hem de ligin gelişmesi temennisinde bulunacaksın. Bence iki şeyi ayırmak lazım. Elbette Türkiye' de oynanan futbolun bazı sorunları var ancak bu lig şampiyonluğunu yerine dibine sokmakla sonuçlanmamalı. Bugün hiçbir İngiliz yorumcu Premier Ligde başarı önemli değil demez bence... Halbuki orda da son dönemde ciddi bir tekelleşme sorunu var. Üstelik ligimiz Avrupanın iyi liglerinden biri değil belki ama bir çok ligden de iyi durumda. Sorunları kabul edelim çözmeye çalışalım ama ligimize de sahip çıkalım. Türkiye seyircisini, sadece Avrupa macerası ile tatmine etmeye kimse çalışmamalıdır.

Ligin ilk yarısı enteresan puan kayıpları ve maçlarla geçti. 21 puan kaybeden GS lig ikincisi, geçen sene ilk yarıda 45 puan alarak sadece 6 puan kaybeden FB bu sene 37 puanla en yakın rakibinin 7 puan önünde lider. Puan barajı epey düşmüş durumda. Ortada ciddi bir sıkışıklık var ikinci yarı şampiyonluğun dışında hem UEFA için hem de küme düşmeme için ortalık yangın yerine dönecek gibi. Buna hazır olmayan bir yönetimle girilmesi durumunda ortalık toz duman demektir.

Liderin gerek futbol mantalitesi ile gerek kadro kalitesi ile sezonun ilk yarısının ikinci bölümden yani son 8,9 haftada ciddi fark yarattığını gördük. Karşı konulması zor orta saha özellikle son 5 haftadaki zorlu süreçten maksimum verimi alacak şekilde oynadı ve taraftarın da geçen seneki Denizli maçından kalan hayal kırıklığını ortadan kaldırdı bir nebze.. Avrupa' da tatmin edici bir oyun seviyesine erişildi. Her ne kadar sonuç biraz zor elde edilse de taraftar Avrupa' daki AZ eşleşmesi için umutlu. Bu döneme forvet sıkıntısı ile girilmesi sorun. Malum Kezman ve Semih cezalı. Bir tek Deivid var ve bence Deivid bu sistemin oyuncusu değil. Ara transferde ilk hedef bence forvet hattı olacaktır FB' de ve buraya benim adayım Gökhan Ünal' dır.

FB nin bence yarıştaki rakibi GS olacak yine. Son 3 sezondur amansız bir yarış sürdüren iki takımdan GS enteresan bir takım. Düşük tempoda oynayamayan, yüksek tempoda da süreklilik sağlayamayan, doğal olarak, GS' nin puan kayıplarının devam edeceğini düşünüyorum. Muhtemelen ara transfer de yapmayacaklar. Dolayısı ile GS için sorunlu bir takip olacak. Göze hoş gelen futbol artısı ile izlenmeye değer olacakları kesin ama sonuç odaklı oyunda sorunlar devam edecekmiş gibi görünüyor.

BJK de ise ciddi bir kadro kalitesi ve derinliği sorunu var ki temel nedeni yönetsel. BJK' nin açıkçası yarıştan kopacağını düşünüyorum.

Serhat

Çarşamba, Aralık 13, 2006

Düello mu , Futbol'un gerçekleri mi? (Şike-Ceza-Komplo üçgeninde Türk Futbolundan bir kesit )

gnce gelişmeyi basındaki alıntıyla yazalım: PFDK, taraftarlarının Galatasaray derbisinde yaptıkları çirkin tezahüratları nedeniyle 1 maç, çıkan saha olayları nedeniyle de 2 maç olmak üzere Fenerbahçe'ye toplam 3 maç seyircisiz oynama cezası verdi.
Zico'dan yorum: Fenerbahçe Teknik Direktörü Zico, PFDK’nın Fenerbahçe’ye verdiği 3 maçlık cezayla ile ilgili olarak, “Taraftarımızın verdiği anlık tepkiler, hem bize hem onlara zarar veriyor. Bu ceza herkese örnek olmalı” diye konuştu.
Öncelikle Zico gerçekten son derece masumane ve sağduyulu bir portre çizmiş yorumunda , kendisini kutlarım . Ancak Türkiye'de kazın ayağı bu cezayla öyle olmadığını olanca çıplaklığıyla göstermiştir. Bunlar son gelişmelerin Türk Futbolunda yarattığı çekişmenin (düellonun) son gelinen noktanın bir aynası ve yansımalarını göstermektedir. Türkiye-İsviçre maçındaki olaylar sonrasında bile UEFA cezayı 3 maça indirmişken FB verilen bu ceza ( Türkiye'nin heryerinde sahaya kritik ve dozajı yüksek maçlarda bukadar madde atılır . Geçen seneki Denizli- FB maçınıda unutmadan . Bundan sonra oynanacak GS- FB ve BJK -FB maçlarındada muhtemelen olacağı gibi. Olduğunda da adil yaklaşımla madem öyle aynı cezaları görmeyi dileyerek ...) Ulusoy - Yıldırım çekişmenin boyutunu gün yüzüne çıkarmıştır . Şike ve teşvik iddiaları ile ortaya çıkan gelişmeler sonrası Aziz Yıldırım'ın açık ve net olarak TFF ve başkanı H.Ulusoy'a rest çemesinden hemen sonra ,rest karşıklı olarak görülmüş oynanan ilk GS maçına ceza yağmış , Ankaragücü maçında hakemin skalndal yönetimi FB aleyhine maça damgasını vururken ne tesadüftür ki rakibini yense ( ki yenmenin ötesinde farkı kaçırmıştır Bursaspor) puanları eşitleyecek maçta yine başka bir TFF alehtarı başkanın takımı sahadan bir penaltı skandalı ve mağlubiyeti ile ayrılmıştır.
Tamam bizde Zico gibi iyimser olalım ve "olabilir bunlar futbolun içinde vardır FB son 22 maçta penaltı verilmemesinin FB oyuncuların cezasahasına girememelerine , hatta kritik noktalarda tehlikeli olabilecek frikik kararlarının verilmemesini de oyunculara ve hakemlerin insanlığına hata yapabileceklerine" bağlayalım . Tüm bunları saflığa vuralım . Ulusoy yönetiminin FB'ye diğer kulüplerle eşdeğerde yaklaştığını, cezayı vermek için en kritik UEFA maçının bir gün öncesini de hukuki prosedürün işleyişine bağlayalım...
Pardon ama taraflı tarafsız herkes artık bu aleni ikiyüzlülüğü tüm çıplaklığıyla ifade ederken bizde " Dilenciyiz " diye " SAF" ve "AHMAK" da değiliz sayın(!) TFF !
Bu 3 maç belki 2 maça indirilecek , ya da indirilmeyecek . FB bu maçlarda puan belki kaybedecek ama rakipler nasıl kazanacak onada bakacağız ? Ayrıca sanırım puan kaybetmez isek ilk seyircili maçta basın devreye girip taraftarı fişekleyecek , maçta küfürlü tezahürat olcak ve belkide en son çare olarak FB'nin puanları silinecek . Eh olmaz demeyin bu kötü seneryoları da nereden uydurdunuz diye sorun . Biz uyduralım da haksız çıkalım . Sonra söylenmedi demesin kimse . Bir BJK'linin dediği gibi "Eşit şartlarda sahada rakiplerin FB mücadele edebilmesi için takımın hermaçı en fazla 10 ya da 9 kişi ile oynaması gerekiyor" çünkü ...
Birde mesela yayıncı kuruluş ve medya bukadar puan farkının açııldığı, açılacağı bir ligin reyting ve para kaybına sebep olacağını bildiği için bu işin üstüne özellikle oynayacaktır . Bu illegal gerçeğide her sağduyulu vatandaş kolaylıkla kabul edecektir sanırım . F1 de 3 yıl önce Shumi daha yarı sezonda şampiyonluğu garantileyince , sonraki yıllarda çekişmeyi arttırmak için yapmadıüını bırakmadı Ecllestone ve FIA neden ? Eee küresel dünya dediniz alın başınıza çalınız , küresel dünya heryerde aynı kurallarla ve değerlerle dönüyor . Başka örnek mi Arsenal -Porto maçının berabere bitirmek için çırpınan oyuncularını araştırın ozaman . Yıllar öncesinin GS- ShutrumGraz maçını da , çıkarlar ve para için sahda veya herneredeyse oyun artık para için , oyun oyun için değil !
Sonuçta yaşananlar okadar aleni biçimde cereyan ediyorki bu ülkede, yukarıda satırları yazmamak, öyle düşünmemek , bir futbol ve oyun dilencisi olarak paranoyak olmamak mümkün değil ...
Yinede sahada eşit şartlarda FB'nin ister seyircili, ister seyircisiz ikinci yarıda rakiplerini futbolu ve gücüyle sürklase etmesi, bütün bunları gölgede bırakacak güzellik olacaktır kanaatindeyim .
Herşeye rağmen FUTBOL tüm kötülükleri YENECEK(Mİ)DİR ! Acaba ?
Ben bir müddettir zaten buna inanmıyorum ama yine de bir umut diyoruz işte !

Şeref Solmazer
13 Aralık 2006

Pazar, Aralık 10, 2006

Derbiden çıkarılan futbol ötesi ders

Aslında buraya Radikal'de çıkan dünkü Sevin Okyay yazısının tamamını koyup söze hacet yok demek var ama yinede "dileciler" hesabı küçük bir yorum katmak gerktiğini düşündüğüm için yazıyorum .Aşağıda ilgili yazdıdan alıntılar göreceksiniz diptede yazını tamamının linkini bulabilirsiniz. Sevin Okyay çok yönlü bir "bayan" ve yazar bu konuya bence derin bir bıçak darbesi vuruyor . Kendisine teşekkür eriyorum . Sevgli Aptullika aklıma geldi bir başka boyutuyla yazıyı yazarken , farklı bir takımdaşlıkla rakibin önemli değerlerini övme konusunda , yalnızca bende olan o el yazması kitabının tek örneğinde Rüştü'yü öven yazılarıyla...
Adam gibi adam kimdir? Çoktur ,ama bu yazıya örenek olan adam Monragon'dur ...
Yazarın yazdıklarından alıntılar: Artılar ve eksiler başlıklı yazdıan alıntılarda Sevin Okyay diyor " Geçtiğimiz günlede gazetelerde bir haber, bir de yazı dikkatimi çekti. Spora tamamen farklı yönlerden bakan yazılar; biri sportmence, biri Makyavelist. Haber, Galatasaray'ın kalecisi Mondragon'la ilgiliydi. Fenerbahçe maçında ev sahibi takım seyircilerinin kafasına attığı ses bombasıyla bir süre yerde kalan ve işitme sorunu yaşayan Faryd Aly Camilo Mondragon, Türk futboluna leke düşürmemek için o günkü derbide maça devam ettiğini belirtmiş. "Bugün (Salı günü) öğle saatlerine kadar hafif bir uğultu duydum. Hakemle o konuyu konuşmamıştım, ama zaten ne olursa olsun sahada yatmayacak ve oyuna devam edecektim. Bu kadar güzel bir gösteriyi lekelemek istemedim. Sportif ahlakım buna izin vermezdi. Türk futbolunun imajını kötüleyemezdim. Güzel olması gereken bir olayın kötü sonlanmasına neden olmamak için o maça devam etmem gerektiğini düşündüm."
Bu arada, Mondragon'un maça, üzerinde hasta köpeği için 'Tommy her zaman kalbimizdesin!' yazılı bir tişörtle çıktığını da söyleyelim. Dört köpeğinden biri kanser olan kaleci, "Yaşadığım üzüntüyü ancak benim gibi hayvan sevgisi olanlar anlayabilir" demiş. "Tommy dünyada en çok sevdiğim varlıklardan biri." Doğrusu biz bu yaklaşımın da yukarıdaki tavırdan kopuk olmadığını düşünüyoruz.."
İşte budur . Burada kelimelerin bittiği ve herkesin şapkasını önüne alıp düŞünmesi gereken bir gerçeğin altını Mondragon olanca yalınlığı ve insanlığıyla çizmiştir. Söze hacet varmı ?
GS'liden FB'liye ince mesajlara bir başka ama nüktedan örenek De Gerets'den, yine aynı yazarın yazısındaki alıntı ve ifadelerle : "Öte yandan Galatasaray Teknik Direktörü Gerets de, kafasına yabancı cisim atarak alnını delen ev sahibi takım seyircisi için, "Keskin nişancıymış, tebrik ederim" demekle yetindi.
Yazar devam etmiş ,iyi de etmiş " İnsanlar gün geliyor, futbollarından çok yukarıdakine benzer insani, sportmence tavırlarıyla hatırlanabiliyorlar. Örneğin, Eskişehir'in santrhafı, futbola uzun süre emek vermiş Nuri, bugün sadece 'Güvercin Nuri' olarak hatırlardadır. Sahanın içinde yürüyen bir güvercini bir volede öldürdüğü için."
Devam ediyor yazar ve son noktayı seyirciye vurarak noktalıyor , harika ...
"Bizim gönlümüz, Fenerbahçe'nin Trabzon'da kazanarak şampiyon olduğu maçın ardından, rakip takımdaki arkadaşları için üzüldüğünü söyleyen, bu yüzden de sonunda Ali Şen tarafından (Oğuz ile birlikte) takımdan uzaklaştırılan Aykut Kocaman'ın tavrından yana. ... Burada seyircilere de iş düşüyor." Asla yalnız yürümeyeceksin" demekle, "Ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik" demek arasında dağlar kadar fark var. Ruh farkı... (Yazının tamamı için link: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=206821 )
Sevin Okyay , Türkfutbol Sever(!)inin üzerinde çok çok düşünmesi gereken bazı noktalara çok net vurgular yapmıştır . Ben yaklaşımı ve sorgusuna saygı ve hürmetle şapka çıkarıyorum . Bu vesile ile Mondragon gibi " insan " bir futbolcunun bu ülke topraklarında her gol sonrası inanç gereği" haç " çıkarmasınında devam etmesini ve dersinin herkes tarafından olanca sadeliği ve insancıllığında alınmasını diliyorum . Yorum tüm okuyanlara, izleyenlere ve düşünelere kalmış.
Seni sevdim ezeli rakibim Mondi !
Şeref Solmazer
10 Aralık 2006

Pazartesi, Aralık 04, 2006

Panik Yok ! " Dünya Derbisi" sona erdi - İsteyen istediğini aldı

Müthiş bir atmosfer , bu maç bambabaşka birşey gerçekten ... Kazanan sahasında yine Fenerbahçe .

Fenerbahçe daha aylar öncesinden korulu rüyalar gösteren hem lig hem Avrupa maç listesinden şimdilik yerel anlamda müthiş bir performans ve avantajla çıktı . Takipçilerine yedi ve sekiz puan fark yapmış durumda ... Avrupa'da da şansı evinde ve kendi elinde ...

Maça gelince ; sondan başlayalım . GS'ın ikinci yarıda ki müthiş baskısı ve ortaya çıkan oyunun tablosu kimseyi kandırmasın . O sırada skor 2-0 ile zormaçlardan çıkmış ve halen zor maçlar oynayacak FB lehineydi . Dolayısıyla takımın oyunu sahasında kabul etmesi normal karşılanabilir . Ancak bu baskı sonucunda zaman zaman kritik hatalar ve tehlikelerde yaratmadı değil. Ama ani çıkışlardan birinde Tuncay az daha skoru üçe taşıyacaktı . Sonuçta ikinci yarıda GS zaten bundan başka birşey yapamazdı , saldıracaktı ve saldırdı . FB'de direnmesi gerekiyordu ve direndi sonuçta 2-1'lik skorla FB istediğini aldı . Umarım Perşembe günü de aynı isteğimiz gerçekleşir. Ancak ilk yarıda ki GS'ın müthiş kötü ve bol pas hatalarıyla dolu oyununu FB iki dakikada attığı iki golle çok kötü cezalandırdı . FB ilk yarı her anlamda üstündü GS'den ilk yarıda fark daha da açılabilirdi .

Oyuncularda dikkatimi çeken isimler ise Appiah ve Arda oldu . Appiah çok başarılı olurken FB yıldız Arda'ya hiç şans tanımadı . İkinci yarıda Sabri GS ateşleyen adam olurken yinede kısıtlı yetenekleri tartışma yarattı , tıpkı Tuncay gibi.

Önemli bir noktada maçtaki eksiklerdi : GS'da defansta Song forvette Hakan Şükür , FB'de Ümit Özat ve kaleci Rüştü sakattı. FB'nin sol bek mevkiinde mutlak takviyeye ihtiyacı var . Uğur Boral tüm iyiniyetine karşın Ümit'de olmayınca zorlanıyor solbekte . Tuncay'da ona yardım için kalınca kontra atak yapamamak gibi zafiyette beliriyor . Yozgatlı'nın sakatlığıda bu anlamda önemli bir kayıptı . FB'nin devre arasında bir solbek ve bir sağ açık almasının faydalı olacağını düşünüyorum .

Sonuçta dünyanın önemli derbilerinden sayılan ve sanırım ligimizin tek uluslararası özelliği olan önemli maç klasikleşen bir sonuçla Kadıköy'de FB'nin zaferiyle sonuçlandı . Seyircinin galibiyete rağmen gerginliği ve tepkisini onaylamak mümkün değil , belli ki son sansasyonel şike vb iddialar takımdan çok seyirciyi geriyor bu da ilginç bir durum .

3 Aralık 2006 Fenerbahçe : 2 - Galatasaray : 1
FENERBAHÇE: Volkan / Önder , Lugano , Edu , Uğur / Appiah ,Aurelio , Deniz , Tuncay , Alex (Tümer 84) / Kezman 6
GALATASARAY: Mondragon / Cihan , Tomas , Emre , Ergün / Hasan Şaş (Sabri 46) , Ayhan , Inamoto , Arda (H. Kabze 84) /Iliç (Necati 46) Ümit
GOLLER: Alex (24), Kezman (26) / Ü. Karan (54)
SARI KARTLAR: Lugano, Edu, Tümer / Ümit Karan, Inamoto, Hasan Şaş, Cihan
Stat: Şükrü Saracoğlu
Hakemler: S. Dereli, A. Sinem, M. E. Eyisoy

Şeref Solmazer
4 Aralık 2006

Pazar, Aralık 03, 2006

Neden?

Benzerlerini daha önce defalarca gördük. Bir olay defalarca yaşanıyorsa belirlenmiş nedenleri olmalı diye düşünüyorum. Az önce oynanan derbiye bu perspektiften bakmaya çalışalım.

Maç başladı. 3 arkadaş izliyoruz. İlk yorumum şu oldu. İlk pozisyonu GS bulacak ama ilk golü FB atacak.. Gerçekten ilk pozisyonu Ümitle GS buluyor ancak gol az sonra Alexle FB den geliyor. Hemen iki dakika sonra yine GS li oyunculardan birine çarparak ağları bulan ikinci FB golünü izliyoruz.. İlk yarı ortada geçen bir oyunla ancak FB kontrolünde sona eriyor.. İkinci yarıda ise GS baskısı bütün devre sürecek. Bu baskı 1 gol iki pozisyon getirecek sarı kırmızılı tarafa.. Ancak beraberlik gelmeyecek.. GS bir kez daha Kadıköyde mağlup..

İşin tam olarak bilemeyeceğimiz psikolojik tarafını bir tarafa bırakırsak, Gerets bir kez daha kendine ihanet ederek başladı maça benzerini Liverpool maçında da gördük.. Gerets' in GS si bir tek oyunu mükemmel oynayabiliyor.. Hücum presi ile desteklenmiş hücum oyunu.. Bu FB gibi orta saha savunması güçlü takımlarda biraz zorlansa da sonuç alıyor. FB nin psikolojik geri çekilişi ile de desteklenen bu hücum oyunu neredeyse sonuç alacaktı.... Ancak ilk yarıda Gerets bu oyunu tercih etseydi herhalde sonu. 2-0 dan daha kötü olmazdı.. Neticede çeviremediler.. Türkiyenin en dirençli ve üretken orta sahası buna izin vermedi.. Baskı yemelerine rağmen iki pozisyon ve 1 gol ile işlerine gelen sonucu aldı bu orta saha.. Gerets e ise bir kez daha bu takımın başka türlü oynayamayacağı gerçeği kaldı..

FB ye gelince.. Fikstür dezavantajını avantaja çeviren sonuçlar aldılar.. Türkiye Ligi bölümünü 7 puanla kapatarak 7 puan farkla liderliğe çıktılar.. UEFA da işi son maçta kendi sahalarında alacakları bir beraberliğe bıraktılar.. Palermoyu dağıttılar.. Celta maçında iyi oynayıp yenildiler.. Üstelik zorlu maç serisinden çıkıp güçlü GS yi yenmeyi öyle ya da böyle başardılar.. Takımın son dönem performansı etkileyici gerçekten. Kendilerine uyan sistemle oynuyorlar ve başarılı oluyorlar.. Meşhur 4 5 1 ile henüz kaybetmediler Türkiye de, Avrupada zor yenilen bir takım oldular..

Şimdi derbiden sonra GS nin daha iyi oynadığı söylenecek.. Ama işin özünde yapısal avantaj ve dezavantajlar sonucu belirlemiş oldu.. GS oyuna aldanırsa puan kayıplarına devam edecektir.. FB sonuca aldanırsa zaaflarından kurtulamayacaktır... Açıkçası her iki takım da bugün birer devrede oyun karakterlerine ihanet ettiler.. Biri ilk yarıda biri ikinci yarıda..GS ilk yarıda rakibin en güçlü olduğu yerde oyunu oynadı.. Orta sahada.. FB ise ikinci yarıda rakibin en güçlü olduğu hücumunda, yani kendi sahasına oyunu oynadı.. Sonucu Kadıköy' ün büyüsü belirledi yine...

Serhat..